Babam saate, vakte pek bağlı idi. Diyebilirim ki işini bir saate bağlamış, düzgün ve yeknesak bir ömür geçirmiştir. Babam istirahate geçince sarayda bir sükunet başlardı. Sarayın bahçesinde kahkahalar işitilmez, piyanolar ve gramafonlar çalınmaz, gürültü patırtı yapılmazdı. Babamın dairesinde gürültü aksetmesin diye herkes ses çıkarmaktan çekinirdi.
Büyükannemiz Tirimüjgan Kadın , ortaklarının arasında en çok Perestu Kadınefendi'yi sever, onu daima takdir edermiş. Üstüne titrediği sevgili oğlunun birgün olup da bu sevdiği ortağına evlatlık edeceğini bilmezdi. Takdire ne demeli...
Reklam
Büyükbabamın bütün haremleri Çerkes'tir. Saraya Rum ve Ermeni cinsinden bir kadının girdiği ne görülmüş ne de işitilmiştir. Böyle olduğu halde babamın şahsi düşmanları, annesinin Çandır adında bir Ermeni kadını olduğunu söylemişlerdir. Bu iddiayı ilk defa ortaya atan "Abdulhamid'in Evail-i Saltanatı" adlı eserin sahibi Ahmed Saib'dir.
Zavallı büyükannemiz genç yaşında verem olarak eski Beylerbeyi Sarayı'nda hava tebdilindeyken ölmüştü. Nahif vücudu ile 3 evlat sahibi olması ve arada da bazı kayıpların olması onu bu hastalığa mağlup etmişti.
Babam daima sade giyinir ve hiçbir hususta alayişten hoşlanmazdı. Haremde koyu gri renkte elbiseler giyer, aynı renkte pantolon kullanırdı. Griyi çok sevdiğinden, bu renk adeta ona mahsus gibiydi.
Kuvvetli zekasını gösteren alnı, açık ve yüksekti.
Reklam
564 öğeden 551 ile 560 arasındakiler gösteriliyor.