Balkan Savaşları bizim tarihimizin en acı sayfalarındandır. Orada imparatorluk hazin ve hatta utanç verici bir geri çekiliş yaşamış ve esasında bir vatan yitirmiştir. Mesela Atatürk, memleketini kaybetmiştir. O sırada Trablusgarb Cephesi'nde idi ve Derne'den İstanbul'a gelince gözleri yaşla dolu olduğu halde Selanikli bazı asker arkadaşlarına, “Selanik'i, o güzel yurdumuzu düşmana nasıl teslim ettiniz de buraya geldiniz?” diye sitem etmiştir. Trakya Cephesi'nde göreve başlamıştı ve Tahsin Paşa'nın Selanik'i kolayca teslim etmesini affetmediğini açıklamıştır.
Mahmud Şevket Paşa, Balkan Savaşı sırasında tayin edildiği cepheyi beğenmeyip, kendisine verilen görevi kabul etmemiştir. Bu, askerlikte büyük suçtur ve o kişiyi kurşuna dizmeyi gerektirir. Hâlbuki darbeden sonra Mahmud Şevket Paşa'yı sadrazam tayin etmişlerdir. Bunlar yeni partizanlık göstergeleridir ve Türk idare hayatına çok ağır şekilde girmiştir.
Reklam
Bizim 2000 yıllık millî tarihimizin en büyük felaketi, aslında Balkan Savaşları'dır. Bu nedenle de biz bu sivil yıkımı tahmin edebiliyorduk ama savaşın bu kadar uzayacağını bilemezdik. Petersburg'daki yıkımdan hiç bahsetmiyoruz bile. Birinci Dünya Savaşı Avrupa'da çok şeyi değiştirmiş, sosyal patlamalar yaratmıştır.
Bugünkü Yunanistan'ın ikinci büyük şehri olan Selanik, ismini Makedonyalı Büyük İskender'in kız kardeşi Thessalonike'den alır. Şehri 1430'da fetheden Hamza Bey'in adını taşıyan camii bugün yarı harabe haldedir. Tahsin Paşa ise tam 482 yıl boyunca Osmanlı şehri olan Selanik'i 1912'de, Balkan Savaşı'nda, tek kurşun bile sıkmadan Yunanlara teslim etmiştir.
“ Osmanlı toplumunda mimarlık basit bir inşaat ustalığı değildi. O zamanlar otorite vardı. Binaların boyu, sokaklara bir şahnişinin (balkon) taşıp taşmayacağı, ihlali halinde ani bir yıkım kararı, mimarbaşının elindeydi. Keza Sultanahmet Meydanı altındaki sarnıçların korunması için yüksek binalar yapılmaması da bir kuraldı. “
Atatürk'ün aile şeceresine dair.
Katolik ve Protestan Avrupa'da herhangi bir köyün kilisesinde bulunabilecek vaftiz, nikah ve cenaze kayıtlarına İslam dünyasında rastlanmaz. Aynı keyfiyet Doğu Hristiyan toplumları için de söz konusudur. Dolayısıyla Türkler soyunu, sopunu ve ünvanını yaşadığı muhit halkının hafızasına ve ön planda da sülalelerine emanet ederler. Ayrıca Balkan savaşları, Rusya'nın işgalleri gibi olaylarla vilayetler elden çıkıp insanlar dağıldıkça toplumsal kayıtlar zayıflamıştır. Hemen her ailenin ve Rumeli'nin her ailenin başına gelen bu felaketten istifade etmek ise son elli yıldaki bazı militan, kasabalı siyasilerin ve amatör tarihçi yoldaşlarının marifetidir. Dolayısıyla Atatürk'ün ailesi hakkında bilgi kirliliğinin yaşanmasının en mühim sebebi budur. Ancak yakın zamanda Mehmet Ali Öz, titiz bir arşiv çalışması sonrasında Atatürk'ün aile şeceresini yedi nesil öncesine kadar belgelere dayanarak ortaya çıkarmıştır.
Reklam
1,000 öğeden 521 ile 530 arasındakiler gösteriliyor.