Yani ağabey, ruh denilen şey hiç bir şey değil mi ki?
Yok hayır, yani o cam gibi bir şey mi ki?
Cam şeffaf ve kolay kırılan bir şey. Bu camın doğasıdır. Bu yüzden cam eşyaları dikkatli kullanmamız gerekir. Çünkü çizilir ya da kırılırsa kullanılamaz hâle gelir ve atılır gider.
Eskiden kırılmaz camlarımız vardı bizim değil mi? Onlar cam mıydı başka bir şey miydi emin değilim ama şeffaftı, sağlamdı ve gerçekti. Demem o ki ağabey, bizler kırılarak bir ruha sahip olduğumuzu gösteriyoruz değil mi? Gerçek camdan yapılmış insanlar olduğumuzu ispatladık.
Sağanak yağmurlar gibi ağlamak istiyorum
Ağlamadığım bütün ağlayışları
Kokuları ağlamak istiyorum
Tuzu, ölümü, karanlığı
Bir çocuk gibi değil
Analar gibi değil
Kendini yiyen bir kaya
Yaralı bir çam gibi
Gövdemi ağlamak istiyorum
Merak ediyorum, ölüm çevrenizde olduğu zaman neden sizi düşünmeye zorluyor. Şimdi Rus edebiyatı okuttuğum çocuklar, on yıl öncekilere benzemiyorlar. Sürekli birilerinin ya da bir şeyin gömüldüğünü, yer altına konduğunu görüyorlar. Evler, ağaçlar, her şey gömülüyor. On beş, yirmi dakika sırada bekleseler, birkaçı bayılıyor. burunları kanamaya başlıyor. Onları şaşırtmak. mutlu etmek imkansız. Hep yorgun ve uykulular. Yüzleri solgun , gri. Ne oyun oynuyorlar. ne de yaramazlık yapıyorlar. Dövüşür ya da kazara bir cam kırarlarsa öğretmenleri mutlu oluyor. Onlara kızmıyoruz; çünkü çocuk gibi değiller. Ve çok yavaş büyüyorlar. Derste birisinden bir şeyi tekrar etmesini istiyorsunuz, çocuk tekrar edemiyor. Bazen bir tek cümleyi tekrar etmesini istiyorsunuz, yine edemiyor. Içim-den onlara sormak geliyor: "Neredesin? Nerede??