Yani ağabey, ruh denilen şey hiç bir şey değil mi ki? Yok hayır, yani o cam gibi bir şey mi ki? Cam şeffaf ve kolay kırılan bir şey. Bu camın doğasıdır. Bu yüzden cam eşyaları dikkatli kullanmamız gerekir. Çünkü çizilir ya da kırılırsa kullanılamaz hâle gelir ve atılır gider. Eskiden kırılmaz camlarımız vardı bizim değil mi? Onlar cam mıydı başka bir şey miydi emin değilim ama şeffaftı, sağlamdı ve gerçekti. Demem o ki ağabey, bizler kırılarak bir ruha sahip olduğumuzu gösteriyoruz değil mi? Gerçek camdan yapılmış insanlar olduğumuzu ispatladık.
" içimde incinmiş bir çocuk ağıdı Avuç avuç cam kırıkları gözbebeklerimde Düşmemek için kendime tutunuyorum.
Reklam
Tam olarak...
Sağanak yağmurlar gibi ağlamak istiyorum Ağlamadığım bütün ağlayışları Kokuları ağlamak istiyorum Tuzu, ölümü, karanlığı Bir çocuk gibi değil Analar gibi değil Kendini yiyen bir kaya Yaralı bir çam gibi Gövdemi ağlamak istiyorum
Sayfa 205
Merak ediyorum, ölüm çevrenizde olduğu zaman neden sizi düşünmeye zorluyor. Şimdi Rus edebiyatı okuttuğum çocuklar, on yıl öncekilere benzemiyorlar. Sürekli birilerinin ya da bir şeyin gömüldüğünü, yer altına konduğunu görüyorlar. Evler, ağaçlar, her şey gömülüyor. On beş, yirmi dakika sırada bekleseler, birkaçı bayılıyor. burunları kanamaya başlıyor. Onları şaşırtmak. mutlu etmek imkansız. Hep yorgun ve uykulular. Yüzleri solgun , gri. Ne oyun oynuyorlar. ne de yaramazlık yapıyorlar. Dövüşür ya da kazara bir cam kırarlarsa öğretmenleri mutlu oluyor. Onlara kızmıyoruz; çünkü çocuk gibi değiller. Ve çok yavaş büyüyorlar. Derste birisinden bir şeyi tekrar etmesini istiyorsunuz, çocuk tekrar edemiyor. Bazen bir tek cümleyi tekrar etmesini istiyorsunuz, yine edemiyor. Içim-den onlara sormak geliyor: "Neredesin? Nerede??
Kaşıkçı Elması'nın Öyküsü
1670'li tarihlerde, Tekfur Sarayı'nın yıkıntıları arasında oynayan küçük bir çocuk bir cam parçası bulmuş ve birkaç kaşık karşılığında bir adama vermiş. O da bunu on akça karşılığında bir başkasına satmış, oradan yine el değiştirmiş, giderek fiyatı artmış, bir kuyumcu satın almış. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa işitmiş ve bu arada konu zamanın padişahı IV. Mehmet'in kulağına kadar gitmiş ve o da taşı getirerek sorgucuna takmış... Bu taş, namlı Kaşıkçı Elmas'ıdır.
İçimde incinmiş bir çocuk ağıdı Avuç avuç cam kırıkları gözbebeklerimde Düşmemek için kendime tutunuyorum.
Reklam
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.