İkindiyin saat beşte
Başgardiyan Rıza başta
Karalar bastı koğuşa
İkindiyin saat beşte
Seyre durduk tantanayı
Tutuklayıp Sardunya'yı
Attılar dipkapılıya
İkindiyin saat beşte
Yataklık etmiş ki zaar
Suçu tevatür ve esrar
Elbet bir kızıllığı var
İkindiyin saat beşte
Dirlik düzenlik kurtulur
Müdür koltuğa kurulur
Çiçek demire vurulur
İkindiyin saat beşte
Canların gözleri yaşta
Aklı idamlık yoldaşta
Yeşil ölümle dalaşta
Sabahleyin saat beşte
Gönlün beşeri sıfatlardan arınınca, Hak katından ilahi nur parlamaya başlar.
O nur gönülde aşikar olarak görününce, gönlündeki Hakk'a varma isteği kat kat artar.
Hakk'a vâsıl olmak isteyen kimsenin yoluna ateş de çıksa, yüzlerce hoş olmayan vadiye de rast gelse, Ona olan aşkından, pervane gibi delicesine kendini ateşe atar.
İştiyakından sır aramaya başlar, sâkisinden bir yudum aşk şarabı ister.
O şaraptan bir yudum içtiğinde, her iki alemi büsbütün unutur gider.
Deniz içinde olmasına rağmen, dudağı kupkuru kalır. Can u gönülden cananın sırrını talep eder.
Sırrı bilen Yaratan'a kavuşmak arzusuyla, can alıcı ejderhadan bile korkup, çekinmez.
Küfür ve lânet birlikte üzerine gelse de, bir kapı açar düşüncesiyle o bunlara rıza gösterir.
"Şikâyet etme Hak’tan halka her hâle rızâ göster"
[İnsanlara karşı halinden şikâyetçi olmak, dikkatle bakarsan ne kadar çirkin bir iştir; Allah’ını kullarına şikâyet etmiş oluyorsun, öyle değil mi? Bu ne densizliktir; dikkat et!]
* * *
Rıza kapısında bekle ki merhamete kavuşabilesin. Sen razı olmazsan senden kim razı olur?
"Rızâ bâbında bekle rahme şâyân olmak istersen"
"Yozgatlı Fennî"