İnsanın en can alıcı hasmı, kendi nefsidir.
Onun yanındayken hem her şeyi sil baştan öğrenen bir genç kıza dönüşüyor, hem şefkatli bir anne gibi hissediyor, hem de rahminde can taşımaya hazır bir nilüfer çiçeği gibi açılıyor, kadın oluyordum.
Sayfa 274Kitabı okudu
Reklam
“Bana zaman tanı,” diye rica etti. “Bu değersiz işler geçici olacak, ciddiye bile almıyorum onları. İki yıl müddet ver bana. Bu süre içinde başaracağım; editörler benim elimden çıkan işleri almaya can atacak. Ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor, kendime inanıyorum. İçimdekinin ne olduğunu biliyorum, edebiyatın ne olduğunu biliyorum artık; o küçük insanların şiir diye, yazı diye ortaya döktüğü onca vasat zırvayı da tanıdım, bu durumda iki yılın sonunda doludizgin başarıya koşuyor olacağım. Ticarette asla başarılı olamam. Zaten sevmiyorum da. Ruhsuz, aptalca, çıkarcı, başkalarını kazıkladığın bir iş olarak görüyorum ticareti. Ticarete uygun biri değilim ben. Tezgâhtarlıktan öteye geçemem. Azıcık tezgâhtar maaşıyla ikimiz nasıl mutlu olabiliriz? Senin elinin altında her şeyin en iyisi olsun isterim. Başka bir yerde daha iyisi varsa, o zaman da gider onu alır getiririm. Başarılı bir yazar, Bay Butler’ı kim bilir kaç kere satın alır. ‘Çoksatar’ bir kitap, elli ile yüz bin dolar arasında para kazandırıyor, bazen üç aşağı beş yukarı oynuyor, ama buna yakın bir rakam oluyor.”
Sayfa 216Kitabı okudu
Atatürk 11 Ekim 1925 tarihinde İzmir Belediye balkonundan halka hitap etmiş ve bu konuşmada şunları söylemiştir : " İzmir'i birinci ve ikinci ziyaretim çok gamlı ve kasvetli zamanlarda olmuştur. İzmir'i ilk gördüğüm gün , okulu terk ederek sürgüne gönderildiğim gündür. Bu güzel memlekette , sürgün yerime giderken bir kaç saat geçirmiştim. O zaman bu güzel rıhtımı baştan başa bize can düşmanımız olan yabancı bir ırkın mensuplarıyla dolu görmüştüm. Bende tepkileri oluşturan bu insanların , bu memleketin gerçek evlatlarından daha mutlu , daha müreffeh , daha zengin oluşu mu beni rahatsız eden ? O zaman karar vermiştim ki ; İzmir , gerçek , asil ve soylu Türk İzmirlilerden gitmişti "
SARI KIZA
Sen karlı günlerimde açan Kırmızı güneş gibisin. Güzelliğini görüyorum da, Dokunamıyorum sıcaklığına.
Öyle bir hiza buldu ki kendine, o güzelim, biricik hikâyesi, önce tuhaf bir can sıkıntısına, sonra da yalnızlık korkusuyla herkesten yapılmış bir yalana döndü.
Reklam
1,000 öğeden 601 ile 610 arasındakiler gösteriliyor.