Toplumsal hoşgörüsüzlükle dinsel hoşgörüsüzlüğü birbirinden ayıranlar bence yanılıyorlar. İnsan cehennemlik saydığı kimselerle barış halinde yaşayamaz; onları sevmek, onları cezalandıran Tanrı'dan nefret etmek demektir; bunları ya kesin olarak imana getirmek ya da tedirgin etmek gerekir.
Kur’an’da, “müşrik”leri, yani “puta tapanları” -ki Tanrı’nın en büyük düşmanları olarak damgalanmışlardır- “müşrik” yapanın bizzat Tanrı olduğu yazılıdır: “Allah dileseydi, (onlar) puta tapmazlardı...” (Enam Suresi, ayet 107) “Allah dileseydi, bütün insanları doğru yola sevk ederdi” (Rad Suresi, ayet 31) “Biz dilesek herkese hidayet verirdik...”(Secde Suresi, ayet 13). Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak, anlaşılması güç olan şu ki, müşrikleri “müşrik” ve kafirleri “kafir” yapan bu aynı Tanrı, onların cehennemlik olduklarını ilan edip öldürülmelerini emretmekten geri kalmıyor; örneğin, “...müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin...” diyor (bkz. Tevbe Suresi, ayet 5). Bunu da yeterli bulmuyor, bir de insanları birbirleriyle savaştırıp boğazlaştıranın kendisi olduğunu açıklıyor: “...Allah dileseydi... milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra, birbirleriyle savaşmazlardı... Allah dileseydi onlar savaşmazlardı (birbirlerini öldürmezlerdi); Allah dilediğini yapar” (Bakara Suresi, ayet 253). Buna benzer daha birçok örnek var. Anlatmak istediğimiz şu ki, Muhammed’in Kur’an’a yerleştirdiği ayetlere göre, Tanrı, insanları dilediği gibi Müslüman yapıp cennete sokuyor ya da dilediği gibi “müşrik”, “kafir” yapıp cehenneme atıyor. Kuşkusuz ki bu da bir çelişme!
Sayfa 86 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
" Kuşkusuz, toplumun yaptığı bu iyi, güzel, kötü, çirkin, kahramanlık, erdem, ahlak; cennetlik, cehennemlik tanımları insanın kişiliğine zorla sindirilmektedir. Aslında bunların içinde gerçekten çok iyi, çok güzel, çok erdemli, çok ahlaklı sunuşlar olduğu gibi, yaptığı yalan, yanlış tanımları ile toplumun değerini bile tartışılır hale getiren nice yanlışlar da vardır. Burada önemli olan, kişinin kendi olgunluğu içinde akıl ve mantık süzgecinden geçirerek tüm bunları özbenliğinde eleme şansına ve alışkanlığına erebilmesidir. "
Sayfa 16 - Altın kitaplarKitabı okudu
2575 Cenâb-ı Hak, cehennemlik şahısları kendilerine göstermek için cennetten bir takım kullarını, yâni nebileri, velîleri dünyâya getirmiştir. 2576 Nâr ve nûr ehli olanları, yâni cehennemliklerle cennetlikleri bir dükkânda çalışan esnaf gibi gör. Bir dükkânda çalıştıkları, yâni dünyâda beraber yaşadıkları hâlde aralarında mânevî bir berzah, bir mânia vardır ki birbirine karışmazlar.
Sayfa 206 - PdfKitabı okuyacak
Paranın yeryüzündeki tüm kötülüklerin başı olduğunu, paralı bir inansın hiçbir zaman cennete gidemeyeceğini biliriz. Gene de, bize verilen paraları el etek öpüp alıveririz. Ah, nasıl da can atarız cehennemlik olmaya!
Korku ve ümit içinde olmalı gerçek mümin.
Yemin ederim ki her ne zaman yanında cehennemden bahsedilse, O kendisinin cehennemlik olduğunu düşünür; cehennem için yaratılmış olabileceğini asla hatırından çıkarmazdı. Cennet ve cehennemi daima gözünün önüne getirir; fakat ne korkusu umuduna, ne de umudu korkusuna galip gelmez idi. Her zaman korku ve ümit içinde olurdu.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.