Gelinen yar ortadadır. Sistem çıkmazdadır.
Türkiye, Dünya ülkeleri arasında en kötüler sıralamasının baş kısmında yer almaktadır. Vergi, faiz, sosyal güvenlik, eğitim, sağlık gibi bir ülke için Can damarı olan konularda Türkiye, kötü yönetim ve sistem çarpıklığı ile tıkanmıştır. " Millet, manevi bir organizasyon demektir. Fiziki organizasyon değildir. Millet; aynı düşünce, duygu, kültür ve idealleri paylaşan insanların bir araya geldiği organizasyondur. Milleti ayakta tutan unsurlar genel olarak her toplumda aynıdır. Bunlar; din birliği, dil birliği, kültür varlığı, tarih şuuru, vatan sevgisi, millet sevgisi ve nihayet bağımsızlığın simgesi bayrak sevgisidir.
Baştan itibaren moda da dil gibi toplumsal bir varlık olmayı amaçlamaktadır (insanı tahrik edecek derecede yalnız olan dandy bunun hoş olmayan bir kanıtıdır). Anlamlı olmayı hedefleyen ve onun ardında yok olup giden dilyetisine karşılık, moda, tiyatral bir toplumsallığı hedeflemkte ve kendi kendine yetmektedir. Bu da onun herkesin yaşamı içinde yoğun bir yer kaplamasına -kendi imgesini görmeyi arzuladığı bir aynaya benzemesine- neden olmaktadır. İlettişim kurmayı hedefleyen dilin tersine moda iletişimin kendisi olmaya çalışmakta ve bu işi mesajdan yoksun bir anlamın sonsuza kadar sürüp gideceği bir meydan okuma oyununa dönüştümeye çalışmaktadır.
Sayfa 165 - Simülakrlar Düzeni, KindleKitabı okuyor
Reklam
“Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı. Bir kanat darbesiyle Olemp, bir kanat darbesiyle Himalaya. Ayrı bir dil konuşuyordum çağdaşlarımla. Gurbetteydim. Benim vatanım Don Kişot'un İspanyası'ydı, Emma Bovari'nin yaşadığı şehir. Sonra Balzac çıktı karşıma Balzac'ta bütün bir asrı yaşadım, zaman zaman votren oldum, Rastinyak oldum. Dört bin kahramanda dört bin kere yaşamak.
Sayfa 40 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Acaba biliyor mudur? Bir dilin yok olmasının bir dünyanın yok olması ve bir evrenin yok olması demek olduğunu. Biz dil aracılığıyla dünyayı tanıyıp nesneleri kavrayıp kendimizi ifade ederiz. Dil, insanın akla dair tutkusunu, kendisini kuşatan dünyaya dair gözlemini ve algısını kapsar. Dolayısıyla bir dil, o anadili konuşanların hem kolektif algısı hem düşünce tarzı hem de yaşam biçimidir. Dili kaybetmek her şeyi kaybetmektir.
O yüzden Spinoza’nın dediği gibi “Budala Olun(!)”
Felsefe başından beri budalalıkla yakından ilişkilidir. Yeni bir ifade tarzı, yeni bir dil, yeni bir düşünce ortaya atan her filozof zorunlu olarak budala durumuna düşmüş olacaktır. Sadece bir budala tamamen öteki olana erişebilir. Budalalık, olaylar ve tekillik/erden oluşan ve her türlü özneleştirme ve psikolojileştirmeden arınmış bir içkinlik alanı açar düşünceye.
Sayfa 85 - Metis Yayınları , 3.baskıKitabı okudu
Düşünmek esaretten kurtulmaktir
Dil ve düşünce dünyamız eş zamanlı olarak fakirlestiğinde başkalarının kavram ve tasavvur dünyasının esiri oluruz.
Sayfa 32 - İnsan yayınları
Reklam
"Şair bir söz ustasıdır ama ondan önce bir fikir taşıyıcısıdır." "Âşık Veysel'in birkaç kelimeyle ifade ettiği mânâlar, dil kıvraklığının değil, fikir derinliğinin neticesidir." "Mânâ dile geldiğinde fikir de bu resimde yerini alır. Mânâsı olmayan güzel söz yoktur. Bir söz güzelse, bu hem bir fikri ve anlamı, hem de ifade letafeti olduğu içindir." "Şiir, dilin sınırlarında gezerek düşünce ufkumuzu genişletir."
"Kem âlât ile kemâlât olmaz." Düşünce yanlış ise dil de bundan nasibini alır. Dil asaletini yitirmişse düşünce de fakirleşir. İstikamet kaybolmuşsa, ne düşünce ne de dil bizi hakikate götürebilir." "Farabi'nin ifadesiyle oluş ve bozuluş aleminde "düşünen canlıdan daha yüksek ve faziletli bir varlık yoktur." "İnsan, düşünebildiği ve düşüncesini ifade edebildiği oranda beşeriyet makamından insaniyet makamına doğru yol alır."
“Özet olarak dil gerçekliği yeniden üretir. Dilsiz düşünce olmadığına göre, dünyanın, ötekilerin ve kendisinin bilgisi dille belirlenmiştir.” Lacan
Sayfa 121
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.