Hz. Muhammed'in sağlığında, köklü bir devlet geleneği olmayan bir toplumda, devlete giden sürecin temelleri atılmıştır. Ancak Hz. Muhammed'in üstlendiği siyasi liderlik görevi, o dönemin koşullarının kendisine yüklediği beşerî bir sorumluluktur.
Sayfa 512 - Fecr Yayınları, 1. Baskı, Kasım 2023Kitabı okuyor
(...) Ahlâklı ve adaletin egemen olduğu bir toplumun yaratılabilmesi için, hukuka ve hukukun üstünlüğü bilincine ihtiyaç vardır. (...) Kur'an'da "ahkâm ayetleri" olarak isimlendirilen hukukî nitelik taşıyan ayetler vardır. Ancak Kur'an, bir hukuk kitabı değildir. Kur'an'daki hukuk çağrıştıran ayetlerin bile Kur'an'ın genel bütünlüğü içinde bir ahlâkî boyutu mutlaka vardır. Söz gelimi, hırsızın elinin kesilmesinden söz eden ayeti (Mâide 5/38) ele alalım. Hırsızı yakalayan insana, yakaladığı kimsenin elini kesme yetkisi hiçbir zaman verilmemektedir. (...) Bu ayette ne hırsızlık tanımlanmıştır ne de el kesme işinin ne zaman ve nasıl gerçekleştirileceği belirtilmiştir. Buradan çıkan sonuç; toplumu yönetenler, toplumun huzur ve güveni açısından mutlaka hırsızlığı önlemek zorundadırlar. Bunun nasıl yapılacağı ise yargıya kalmaktadır.
Sayfa 511 - Fecr Yayınları, 1. Baskı, Kasım 2023Kitabı okuyor
Reklam
"Unutulmamalıdır ki, ulusun egemenliğini bir kişide, ya da sınırlı birkaç kişinin elinde bulundurmaktan yarar bekleyen bilinçsiz ve aymaz insanlar vardır. Hükümdarlar, kendilerini görünmez bir gücün simgesi sayar ve bundan zevk alırlar. Fakat onların çevresindeki çıkarcılar din giysilerine büründürerek bütün bir ulusu kandırıp küçük düşürmeye çalışırlar. Nitekim şimdiye değin öyle çalışmışlardır. Sonunda toplumun kulağı o saçmalıklarla dolar ve o saçmalıkları dinin gereği ve değişmez gerçeklermiş gibi görür. Bu gibilere MÜRTECİ ve hareketlerine de İRTİCA derler. Tarihimizin yakın dönemlerini incelersek bunun birçok örneğini buluruz. ..... "
Sayfa 179 - Atatürkçü Düşünce derneği, 3.Baskı, Ocak 2001Kitabı okudu
Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "İstiğfar eden bir kimse günde yetmiş defa aynı günahı işlese dahi günahta ısrar etmiş sayılmaz."
Ebû Dâvûd, 1514; Tirmizî, 3559.
Türkiye'nin geleceği açısından, din ve siyaset dilinin mutlaka korkudan ve şiddetten arındırılması gerekmektedir. Toplumu bir arada tutan temel kurucu değerlerin aşınmasına yol açan bu durum, aynı zamanda, uzlaşı kültürünün yaratılmasına da engel olmaktadır. Toplumda adeta korku üretim merkezleri oluşmuştur. Herkes, sanki sesini duyurabilmenin tek yolu buymuşçasına, bağırarak konuşmaktadır. Bağırmak, başkalarını dinlemek gibi bir niyetin olmadığını gösterir. Bağıran insanların, anlaşılmak gibi bir dertleri de yoktur... Aslında bağırmak, gizlenen çok yoğun bir korkunun varlığını açığa vurur.
Sayfa 509 - Fecr Yayınları, 1. Baskı, Kasım 2023Kitabı okuyor
Kelime-i Şehadet'i diliyle ikrar eden bir kimse; küfür ahkâmına kalben razı oluyorsa, imanı sahih değildir. Zira o kimse; Allahü Teâlâ (cc) ile birlikte, küfür ahkâmını icra eden tağutî güçlere de inanıyor demektir. Tağut'a iman eden ve O'nun yönetimini meşrû sayan bir kimse; velev ki alnını secdeden kaldırmasa bile, ibâdet etmiş sayılmaz.
Sayfa 15 - Misak YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.