Gülmek ile yürümenin bağlantılı olduğunu keşfedişim o zamandır. Bana nasıl yürüdüğünü söyle, sana nasıl güldüğünü söyleyeyim. Kişinin yürüyüşünde kahkahasını, espri anlayışını etkileyen bir şeyler var.
Kutsal olduğu söylenen çoğu şeyin kutsal olduğuna da inanmıyorum. Doğru olduğu söylenen şeylerin doğru olduğuna da... Her şeyin bir de öteki yüzü var; her şeye pek çok farklı açıdan bakılabilir.
Reklam
Kısa süre önce Altıncı His filminin yönetmeni M. Night Shyamalan, Barselona'ya konuşma yapmaya gelmişti, bizimle kimsenin bilmediği bir sırrı paylaşacağını, sırrı saklayacağımıza güvendiğini söyledi. Hafifçe öne doğru eğildik, bütün dikkatimizi ona verdik. Bize başarısının sırrını, Altıncı His filmini nasıl yaptığını ve önceki iki başarısızlığına rağmen üçüncü filmin büyük başarı elde edeceğini nereden bildiğini açıklayacaktı. Bütün salon heyecan içindeydi; sırrını öğrenmek için sabırsızlanıyorduk. Şöyle dedi bize: "Hayatları boyunca tek bir başarılı film çekebilmiş yönetmenlerin filmlerini izlemeye karar verdim. Bu filmleri izledikten sonra sekiz ortak nokta buldum ve Altıncı His'i çekerken onları kullandım."
Sayfa 168Kitabı okudu
Aslına bakarsan, ölümünü düşünmek gereklidir ve ben olsam bunu zorunlu tutardım. Okullarda hayat ve ölüm diye bir ders olmalı. Kara mizah zannetme bunu. Üstelik eğlenceli olurdu. Daha çocukluktan öleceğimiz gerçeğiyle yüzleşirdik. Öğretmenim Mori'yle Salı Buluşmaları adlı harika kitap bize ölmeyi öğrenmenin, yaşamayı öğrenmeye yardımcı olduğunu anlatır. Ben bir adım ileri gitmek istiyorum: Ölümünü, detaylarını, sonunun nasıl olacağını düşün. O zaman hayatını da daha detaylı planlayacak, şu hayatta neler yapmak istediğini daha iyi anlayacaksın.
Sayfa 194Kitabı okudu
Dakikalarımızı mağazadan ne alacağımızı seçmeye, saatlerimizi bir arabada karar kılmaya, aylarımızı ev bulmaya harcıyoruz. Gelgelelim konu kahkaha kadar özel, karakterimizi, özümüzü, varoluşumuzu belirleyen bir unsura geldiğinde bize verilmiş olanla, tabir yerindeyse fabrika ayarlarıyla yetiniyoruz.
Sayılardan bahsetti. Verdiği basit bir örnekti. Dört nesneyi işaret etti, dört dergiyi. Onları saymamı istedi. Dört tane olduğunu söyledim. "Düşünmeye ihtiyaç duydun mu?" diye sordu. Hayır dedim, kolay olduğunu söyledim. Gerçekten nörolog olup olmadığından şüphe duymaya başlamıştım; daha çok sekizinci kattaki (psikiyatri koğuşu) hastaları andırıyordu. Beş dergi gösterdi, saymamı istedi. Aniden beynimin çalışmaya başladığını fark ettim gülümsedi, gözleri kısıldı. "Sayıyorsun, değil mi?" Şaşkınlık içinde ona baktım. Beşe gelindiğinde beynimizdeki yüzde onun saymaya başladığını açıkladı. önce altıda, sonra yedide saymasını öğretmek için beyin jimnastiği yapabilirdik. Bu şekilde beynimizin kapasitesi artardı, onu çalıştırdıkça daha fazla nöron harekete geçerdi. Tembel olmaması için onu yavaş yavaş çalıştırırsak gittikçe hızlandığını görürdük. Daha fazlasını öğrenmek istiyordum.
Reklam
514 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.