Ey nefsim! Deme: “Zaman değişmiş, Asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maîşetle sarhoştur.” Çünkü ölüm değişmiyor, firak bekâya kalbolup başkalaşmıyor. Acz- i beşerî, fakr- ı insanî değişmiyor, ziyâdeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sürat peydâ ediyor.
Selânik'ten geleli 3 ay kadar oldu. Muvassalatımdan ilk günlerinde intizam-ı hayata bir çığır buldum zannında idim. Manen maddeten zebunu olduğum ıstırabımı mündefi olmuş gibi görüyordum. Lâkin heyhât!... Bu gün bilmem kaç yüzüncü defa olmak üzere yine kalbimin bütün şikâyet nalelerini işitmekle giryânım her vakit ki gibi bu dakika dahi... Karşı sayfaya hayranı olduğu ve çok etkisinde kaldığı Namık Kemal'in bir şiiriyle başlanmıştır. Değişmez fen mi vardır müstakar eşya mı kalmıştır. Delili sabit olmuş binde bir da‘va mı kalmıştır. Deme insana ma‘lûm olmadık ma'nâ mı kalmıştır. Eğer mechûl ararsan her işin encâmı kalmıştır.   Sipihrin bahtını ikbâlini hep pây–mâl ettim. Hamiyyet mesleğinde terk-i evlâd ve ıyâl ettim. Canımdan muazzezken vatandan infisâl ettim. Sebat-ı arz hâil bir deni dünya mı kalmıştır.   Mey'i görmedim ömrümde bir inkâr eden mezheb Fenâdır bir fenâ dünyada bir intâc her matlab. Fırâk-ı hapsi, nef-i kadr ve nâmusumla gördüm hep. Cihânın bir silâhından bana pervâ mı kalmıştır.   Musirrım sâbitim ta can verince halka hizmette. Fedâkârın kalır ezkâr-ı daim kalb-i millette, Denir bir gün gelir de sâye-i feyz-i hamiyyette, Kemal'in seng-i kabri kalmadıysa nâmı kalmıştır.
Reklam
Aceb ‘aceb ne nesnedür bu derdile firâk bana Cânumı serhoş eyledi ‘ışk agusı tiryâk bana Kimün ki renci varısa derdine dermân istesün Kesdi benüm bu rencümi dermân oldı bu derd bana ‘Işk odına yan dirisen gönüllere gir dirisen Karanular aydın ola ne kandîl ü çerâk bana
Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar.. yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar.. kemal-i saadetle mütelezziz oluyorlar.. ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar. Mektubat 6 - 524
Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ızdırab çeken kardeşim! Bu dünya eğer daimî olsa idi ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak(ayrılık) ve zevalin rüzgârları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı istikbalde manevî kış mevsimleri olmasaydı; ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. Fakat madem dünya bir gün bize haydi dışarı diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak, o bizi dışarı kovmadan biz bu hastalıklar ikazatıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terketmeden, kalben onu terke çalışmalıyız.
"Teknolojik gelişmeler mesafeleri silip süpürdükçe, gurbet de tıpkı mektup, firak ve hicran kelimeleri gibi yavaş yavaş kullanımdan düşüyor sanki. Artık kimse gurbete çıkmıyor, onun yerine A şehrinden kalkıp B şehrine gidiyor."
Sayfa 2 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.