“Dünyada öğretmenlerden ve matematikçilerden başka kimin gereksinmesi vardı ki cebire mutlu olmak için? İnsanları neden cebir gibi,geometri gibi ve daha bir yığın yararsız bilgi gibi şeyler öğrenmeye zorlarlardı?”
Şiirsel bağlantılar, olağanüstü duygusal bir ortam yaratarak seyirciyi harekete geçirir. Seyircinin hayatı tanıma faaliyetine katılmasını özellikle sağlar, çünkü ne hazır bir sonuç sunmakta ne de yazarın katı talimatlarına dayanmaktadır. Kullanıma açık olan tek şey, canlandırılan görüntülerin derin anlamını bulup keşfetmeye yarayan şeydir.
Karmaşık bir düşünce ve şiirsel bir dünya görüşü, asla, ne pahasına olursa olsun, fazla açık, herkesçe bilinen olgular çerçevesine sıkıştırılmamalıdır. Dolaysız, genel geçer sonuçlar çıkarma mantığı, insana fazlasıyla geometri teoremlerinin ispatını hatırlatıyor. Oysa akılsal ve duygusal hayat değerlerinin birbirine bağlandığı çağrışımsal bağlar, hiç şüphesiz sanal için çok daha zengin imkanlar sağlar. Sinemanın bu imkanlardan bu kadar seyrek yararlanması gerçekten üzücüdür. Zira bu yol oldukça çok şey vaat ediyor. Bu yol bağrında, bir görüntüyü oluşturan malzemeyi adeta 'patlatacak' bir güç barındırıyor.
1976 yılında, 36 yaşındaki Simons alanındaki en prestijli ödüle, Amerikan Matematik Topluluğu tarafından verilen Oswald Veblen Geometri ödülüne layık görüldü.
Simons okulda diğer herkesten daha rahat giyinerek, matematikçi meslektaşlarını ve öğrencilerini de rahat davranmaya teşvik ediyordu. Simons ve Barbara çifti her hafta akademisyenler, sanatçılar ve sol eğilimli aydınlarla dolup taşan davetlere ev sahipliği yapıyordu. 20 parlak matematikçiyi Stony Brook çatısı altında toplayarak, dünyanın en üstün geometri merkezlerinden birini kurmayı başarmıştı.