Tatlı bir gevşeklik içinde koltuklarına gömülmüş olan beyefendiyle hanımefendi gözlerinin önüne serilen bu korkunç yoksulluk karşısında yavaş yavaş sıkılıyor, rahatsız olmaya başlıyorlardı.
"Konuşurken gelmiş geçmiş, ileri sürülüp birakılmış bütün kuramlar bir salata gibi dökülüyordu ağzından. En tepede Karl Marx'ın görüşü vardı: Sermaye soyguna dayanıyor, bu çalınmış serveti geri almak da emeğin hem hakkı, hem ödevi oluyordu. Uygulamada ise Proudhon'un ardından gidip, ilkin aracıları ortadan kaldırma, kredileri halka geniş örgütlü bir banka eliyle dağıtma hayaline kaptırmıştı kendini; sonra Lasalle'in ortaya attığı, yeryüzünü kocaman bir sanayi kenti haline getirecek devlet kooperatiflerine gönül vermiş, ama denetleme güçlüğü yüzünden bundan da bıkmıştı; bir süredir tüm üretim araçlarının, kamulaştırılmasını öngören kollektivizme bağlanmıştı."
Onunla göz göze gelince allak bullak oluyor, sararıyordu. O zaman ikisi de başlarını öteye çeviriyor, içlerine gömdükleri, hiç ağızlarına almadıkları gizli duyguların verdiği kızgınlıkla bir iki saat birbirleriyle konuşmuyorlardı.