Sonuçta da, Kur'ân okuyan kimse, içinde bulunduğu ruh haline veya o ruh haline yakın bir duruma göre, kalp gözünün farklı farklı açılımlarıa hazırlanır. Çünkü dinlenen şey (Kur'ân âyetleri) farktan farka bürünürken dinleyen kimsenin aynı halde kalması düşünülemez. Zira orada kulundan Hoşnut Olanın (Râzın) seslenişi, kulunun yaptıklarından Hoşnut Olmayanın (Ğadbân) seslenişi, Nimet Verenin (Mün'ım) seslenişi, İntikam Alan (Müntekım) seslenişi, hiç kimseye aldırmadan Dilediğini Yapan (Cebbâr), Büyüklüğü Sonsuz Olanm (Mütekebbir) seslenişi ve de hiç kimseyi ihmal etmeyen Şefkat (Hanân)
ve Merhamet Sahibinin (Müteattıf) seslenişi vardır!
Türk kozmogonisini Altay Türklerinde görüyoruz. Bunlara göre, hiçbir şey yokken, yalnız iki mevcut vardı : Kara Han ile Su. Kara Han'dan başka gören, Su’dan başka görünen yoktu. Su, ezelden beri dalgalanan bîr kaos mesabesinde idi; bir ummân, bir sevâd idi. Kara Han, bir ilm-i ezelî, bir kenz-i mahfî hükmünde idi. Kara Han, nihayet
Türklerin ilk ceddi Türk Han yahut Ebülce Han’dır. Çadır yapmasını, iptida düşünüp icat eden bu zattır. Bunun Tutuk, Amlak, Barsacar, Çigil namında dört oğlu oldu. Türk Han’dan sonra yerine Tutuk geçti. Bu, bir gün geyik avlamıştı. Geyiği kebap ederken, bir parçası yere düştü. Meğer orası tuzla imiş. Kebap, tuzun verdiği çeşni ile gayet lezzetli
Altay Türklerinde sema, on yedi kattır. Orta dünyadaki Yer - Sular da, on yedi handan ibarettir. Görülüyor ki bu 17 adedi, Yakutlarda sağ ve sol kolların adetleri olan 9 ve 8 adetlerinin ceminden hasıl olmuştur.