hayal meyal şeylerden ilk aşkımız hatırası bile yabancı gelir. hayata beraber başladığımız, dostlarla da yollar ayrıldı bir bir gittikçe artıyor yalnızlığımız. gökyüzünün başka rengi de varmış! geç fark ettim taşın sert olduğunu. su insanı boğar, ateş yakarmış! her doğan günün bir dert olduğunu, insan bu yaşa gelince anlarmış. ayva sarı nar kırmızı sonbahar her yıl biraz daha benimsediğim. ne dönüp duruyor havada kuşlar? nerden çıktı bu cenaze? ölen kim? bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? neylersin ölüm herkesin başında uyudun uyanamadın olacak. kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? bir namazlık saltanatın olacak, taht misali o musalla taşında.
Reva aldığım haplar gibiydi. Haplar her şeyi, hatta nefreti ve sevgiyi bile elimi sallayarak dağıtabileceğim hav döküntüsüne dönüştürüyorlardı. İstediğim tam da buydu - duygularımın pencereden içeri yumuşak bir ışık düşüren araba farları gibi geçip gitmesi, bir an için üstüme düşüp hayal meyal tanıdık bir şeyi aydınlattıktan sonra solup girerek beni yeniden karanlıkta bırakması.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Rahatım," dedi Asmîn, boynundaki kefiyesini çıkarıp dizlerinin üstüne koyarak. Sonra derin bir nefes aldı ve başladı hayat hikâyesini anlatmaya: "Dêrsim'liyim, fakat Dêrsim'de büyümedim. Hayal meyal bazı yerleri hatırlıyorum." Gözleri birden çok uzaklara daldı. "Daha çocukken Dêrsim'de bulunan dedemin mezarını ziyarete giderdik. Her ziyarette sağlı sollu yol kontrolü yapan askerler dikkatimi çekerdi. 'Neydi bu kadar korktukları' diye düşünürdüm. Dêrsim'e girdiğimizde, içime birdenbire büyük bir korku düşerdi, ürkerdim. Yaşamış olduğum bu ürküntüyü babam fark etmiş olacak ki, beni bir daha kendisiyle götürmedi. Dedemler, Dêrsim'in köklü ailelerindendi. Akrabalarımızın birçoğu, buna dedem de dâhil, Dêrsim isyanında, Seyid Rıza'ya destek verdiklerinden dolayı öldürülmüştü.
Sevgili Geçmişim, Geçmişten geleceğe yazıldığını duymuştum ama gelecekten geçmişime yazarken bunu ilk defa benim yaptığımı düşünüyorum. Bugünlük ellerimin arasında bırakıldığında ne yapmam gerektiğini bilemiyordum. Sonra düşündüm bir gün çocukluğumu unutmamak için, daima o kız çocuğunu dinç bir şekilde hatırlamak için günlüğüme en yaralı, en
Öldüğümde çok sevdiğim şu kitabın sayfalarını artık çeviremez olacağım, bu yüzden de ölmeden önce hepsini okumuş olmaya dair nafile bir umut besliyorum. Bir an ışık vurduğunda yüzeyin altındaki hazinelerin ve batıkların hayal meyal göründüğü şu dipsiz suyun derinliklerine bakamayacağım. Zira ben henüz tek sayfasını okumuşken kitabın aniden kapanacağı çoktan yazılmıştır. Yüzeyinde ışıklar oynaşırken, suyun sonsuza dek donmasına hükmedilmiştir; bende kıyıda öylece kalakalmaya mahkûmum.
Ağlamak diye bir şey olduğunu ;çünkü hüznünü, elemin, Kederin olduğunu ve bunların insan için en değerli duygular olduğunu - sanki yüzyıllarca sonra- ilk kez ve hayal meyal hatırlıyordu. Gözyaşlarını unutmak, hayatı unutmak, robotlaşmak, makineleşmek bir şey olup çıkmak mıydı yoksa?
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.