"Ebeveynin çocuğun bir bedeni olmasını, bu bedende her ne varsa ona sahip olmasını olağan görmesi, çocuk için önemli bir ihtiyaç. Özellikle kız çocuklarının kendi bedenlerine yabancılaşmasının sayısız nedeni var. Bunlardan biri, anne babaların kız çocuğunun bedenini gereğince kabul edememesi. Kız çocuklarının, annelerinin kadın bedenine dair utanç ve kaygılarını - anne bu konuda kızına hiçbir şey sezdirmediğini zannetse bile- sezme, sünger gibi emebilme kapasitesi şaşırtıcı. Çocuğumuzun , bedeni ve bu bedendeki değişiklikler karşısında sağlıklı bir tavır geliştirmesini istiyorsak yapabileceğimiz en iyi şey, sözlü olarak ifade etmek yerine, bunların doğal olduğunu gerçekten hissedebilmemiz."
Bedenlerimiz her zaman bize ait değildir.
erkek bulduğunda kadını,
şimdiye dek sevdiği herkes için içinde bir yer olduğunu gördü.
Kadın erkeği bulduğunda ise
tenin her bir kelimesi
bir karardı...
Anladım şimdi daha iyi anladım dünyanın aslında hiç değişmediğini, nereye gidersek gidelim kendi dağımızla çevrili bir ormanda daha mutlu olabileceğimizi. İşte bu yüzden kime neyi verdiysek bilerek ya da yanlışlıkla geri alabileceğimizi, anladım. Olup biten en güzel şeylerin hatırına, belki korka korka da olsa bir duralım vazgeçmeden önce, vakit var, umut var, sen varsın, ben varım, biz var. Kafamın içinde bir kıyamet gibi büyümekte bu sessizlik, verandasında oturmuş tırnaklarını kesiyor siyah bir kadın, ah en zoru da belki kabul etmek, kendinden vazgeçiyor neslim, kendinin olanı terk etmek için sıraya girmiş çocuklar her zamankinden derin uyuyor. Sen bu çağın insanı, seni seviyorum, sarılıyorum çünkü biz insanlar sarılırız dakikalarca, biz insanlar böyle çıkarız yola.
Kaç Polonyalıyı öldürdüklerine de aldırmıyorlardı, ne kadar çok öldürürlerse o kadar iyiydi onlara göre. Makineli tüfek ya da Luger sesi duyduğumuzda kafamızı kaldırıp bakmamayı öğrenmiştik.
Ve Kuzey Afrika'da İngiltere'ye, doğudaysa Rusya'ya karşı verdikleri savaşı sürdürebilmek için Almanlar, Polonyalıları çalıştırmaya kararlıydılar. Ölümüne çalıştırıyorlar dı. Her gün bir tanıdığımızın, bir komşumuzun alındığını duyuyorduk. Buna Lapanka* deniyordu. Polonya'nın Almanlara boyun eğen resmi yönetimi işçilerden gruplar oluşturuyordu. On sekiz ila kırk yaş arasındaki herkes, kadın ya da erkek her an çalıştırılmak üzere kamyonlara konulup götürülebilirdi.
Nereye götürüyorlardı? Kimse bilmese de herkesin bir tahmini vardı. Almanya'ya? Doğu cephesine? Bazıları toplananların köle işçi olarak çalıştırıldığını söylüyorlardı. Diğer leri Almanların, Ruslar ve İngilizlerle savaşmak için neferlere ihtiyaç olduğunu söylüyordu. Ortalıktaki en kötü söylenti toplanan Polonyalıların hapse atıldıkları ya da öldürüldükleriydi. Almanların bizi küçük gördüklerini biliyorduk. Koydukları her ezici, aşağılayıcı kanunla bunu hatırlatıyorlardı.
Her keyfi ceza, sokaktaki her duyuru bunun ispatıydı. Bize küfrediyorlardı. Gece gündüz gürleyerek şehre gelen boş kamyonlar Polonyalılarla dolduruluyor, yine gürleyerek şehirden gidiyorlardı.
Sayfa 93 - Say Yayınları, 1.Baskı 2009 İstanbul - Lapanka* (Lehçe; II. Dünya Savaşı'nda Almanya işgali altındaki Polonya' da askerlerin sivilleri toplayarak çalışma kamplarına götürmesi veya öldürmesi.)Kitabı okuyor
O askerlere bakınca insan büyük bir olay olduğunu zannederdi. Halbuki bu kadar güçlü bir tepkiyi haklı çıkarabilecek hiçbir şey olmamıştı. Genellikle İsrail sınırından geçerken ne olursa olsun sakinliğimi korurum. Ama bu sefer kontrol edemedim kendimi.
Penny'ye, "Onlara günlerini göstereceğim," dedim ve girişi koruyan kadın askerlere doğru yürümeye başladım.
"Ne söyleyeceksin? Nereye gidiyorsun? Her şey halloldu. Sadece daha fazla gecikmeye neden olursun. Geri gel."
"Hayır. Buna mecburum."
"Öfkelisin, sana söylüyorum. Geri gel."
Penny'yi dinlemeyi reddettim ve doğruca iki kadın askerin
yanına gittim. Hastasınız," diye bağırdım onlara. "Görmüyor musun ve aşırı tepki verdiğini kabul edemiyor musun? Eğer teşhisimde haklıysam, psikolojik danışmanlığa ihtiyacınız var. Neden Amerikalılardan size para göndermeleri için yeni bir STK talep etmiyorsunuz? Ne de olsa her şeyin parasını ödüyorlar."
"Erler kralın deposundan savaş giysileri taşıyıp getirdiler, Aragorn ile Legolas'ı parlayan zırhlarla kuşattılar. Miğferler ve yuvarlak kalkanlar da seçtiler Aragorn ile Legolas: Kalkanların kabartmaları altın ile kaplanmış; yeşil, kırmızı ve beyaz taşlar kakılmıştı. Gandalf zırh almadı. Eğer onun boyuna poşuna göre bir tane bulunacak
"Theoden yavaşça tahtından indi. Divanhanede yeniden soluk bir ışık belirmeye başladı. Kadın aceleyle kralın yanına gidip koluna girdi; yaşlı adam sendeleyen adımlarla yükseltiden indi ve yavaş yavaş divanhaneden geçti. Solucandil hala yerde yatıyordu. Kapılara vardılar; Gandalf kapıları çaldı."
"Açın! diye bağırdı. "Yurt
CİNSELLİKLE İLGİLİ AKILCI
OLMAYAN İNANÇLAR VE MİTLER
CİNSEL mitlerin oluşmasındaki en büyük etken, kişinin bu konuda yeterli bilgi sahibi olmaktan kaçınması ve cinselliğin konuşulmasını istememesidir. Kışının çocuklukta büyüdüğü ailede konuşulan cinsel konular ve buna ilaveten arkadaş çevresinden alınan yanlış bilgiler, bazı mitlerın oluşmasına
“Bir şeyleri başaran her kadın güçlüdür.
Anne olan kadın güçlüdür mesela anne olamayan sadece kendi için bile olsa bir şey başaran kadın da güçlüdür Bence tüm kadınlar güçlüdür güç sadece kas gücünden ibaret değil ki .”
Bu vaazlar açıkça gösteriyor ki clitoridecromy uygulayan Avrupalı olmayan toplumlar kadar Batı da kısıtlayıcı bir kadın güzelliği ve davranışı idealine sahip. Batı da cinsel çekicilik idealinin kadınların anatomisinin biçimini değiştirmek için zorunlu bir ameliyatla verilmediği, gönüllü olarak kabul edildiği söylenir. Fakat her yerde iletişim araçlarında ortaya konan tek bir özel biçim takıntısının varlığı kadınlar ve cinselliği konusundaki beklentilerin kesin bir ifadesidir.