Satranç
10 Şubat 1996'da IBM'nin Deep Blue isimli bilgisayarı dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov'u alt ederek insanın üstünlüğü iddiasını tarihe gömdü.
2016 itibarıyla insan türü birbiriyle çelişen bu iki durumu aynı anda kontrol etmeyi başardı. Eskisine göre çok daha fazla güç elde etmekle kalmadık, aynı zamanda Tanrı'nın ölümünün ilanı da beklenenin aksine toplumu çöküşe sürüklemedi. Tarih boyunca peygamberler ve felsefeciler, büyük kozmik plana duyulan inanç olmazsa düzen ve birliğin yok olacağını iddia etmişlerdi. Bugünse kozmik bir tasarıya inanmaya devam edenler, küresel düzen karşısındaki en tehditkar unsurlardır. Allah'tan korkan Suriye, seküler Hollanda'dan çok daha şiddet dolu.
Sayfa 233
Reklam
En büyük bilimsel keşif cehaletin keşfidir. İnsanlar bir kez dünya hakkında ne kadar az şey bildiklerini fark edince, sonu ilerlemeye çıkan bilimsel yolları aydınlatan bilginin peşinde koşmak için pek çok nedene sahip oldular.
Sayfa 224
Istıraba anlam verdiği için bir fanteziyle yaşamak gerçeklikten çok daha kolaydır.
İyi olduğunu hissettiğim her şey iyidir, kötü olduğunu hissettiğim her şey kötüdür.
Reklam
İnsan değerleri her zaman olgusal önermeler barındırdığından, bu tartışma Sam Harris gibi felsefecileri, bilimin etik açmazları her zaman çözebileceği düşüncesini savunmaya yöneltmiştir. Harris tüm insanların üstün tek bir değer paylaştığını, acıyı en aza indirip mutluluğu olabildiğince artırmayı amaçladıklarını ve sonuç olarak tüm ahlaki tartışmaların mutluluğu olabildiğince artırmayı hedefleyen olgusal önermelerle ortaya çıktığını düşünmektedir. Radikal İslamcılar mutlu olmak için cennete gitmek ister, liberaller daha fazla mutluluk için insan özgürlüğünün artması gerektiğini savunur, Alman milliyetçileri dünyayı Berlin yönetseydi herkesin daha iyi durumda olacağına inanır. Harris'e göre İslamcıların, liberallerin ve milliyetçilerin arasında ahlaki bir çekişme yoktur, sadece ortak bir amaca ulaşmanın en doğru yöntemi konusunda olgusal bir anlaşmazlık içindedirler.
Sayfa 207
Yahudi bir çocuk, "Baba neden ·domuz yememeliyiz?" diye sorduğunda, babası düşünceli bir biçimde uzun ve kıvırcık sakalını sıvazlar ve, "Doğrusu, Yankele, dünyanın düzeni böyle. Hala çok gençsin ve henüz anlamıyorsun ama domuz eti yersek Tanrı bizi cezalandırır ve sonumuz felaket olur. Bunu ben söylemiyorum, haham da söylemiyor. Dünyayı haham yaratmış olsaydı belki de domuz yenmesine izin verilen bir dünya yaratırdı. Ama dünyayı haham yaratmadı, Tanrı yarattı. Ve nedendir bilmesem de tanrı dedi ki, domuz yememeliyiz. Demek ki yememeliyiz. Anladın mı?" diye yanıtlar. 1943'te Alman bir çocuk, üst düzey SS subayı olan babasına, "Baba neden Yahudileri öldürüyoruz?" diye sorduğunda, parlak deri çizmelerini ayağına geçiren babası cevap verir: "Doğrusu Fritz, dünyanın düzeni bu. Henüz çok gençsin ve hala anlamıyorsun ama Yahudilerin yaşamasına izin verirsek yozlaşmaya ve insanlığın sonunun gelmesine neden olacaklar. Bu benim fikrim değil. Bu Führer'in fikri bile değil. Dünyayı Hitler yaratmış olsaydı belki de doğal seçilimin işlemediği, Yahudilerle Aryanların beraber uyum içinde yaşayabildiği bir dünya yaratırdı. Ama dünyayı Hitler yaratmadı. O sadece doğanın kanunlarını çözerek bize bu kanunlar doğrultusunda yaşamayı emretti. Bu kanunlara karşı gelirsek sonumuz felaket olur. Anlaşıldı mı?"
Sayfa 192
Dinler yaratmadığımız ve değiştiremeyeceğimiz bir ahlaki kanunlar sistemine tabi olduğumuzu öne sürer. Dindar bir Yahudi bu ahlaki kanunlar sisteminin Tanrı tarafından yaratıldığını ve kutsal kitaba aktarıldığını söyler. Bir Hindu bu kanunların Vedalar'da biz insanlara açıklandığına ve Brahma, Vişnu ve Şiva'da karşılık bulduğuna inanır. Budizm ve Daoizmden tutun komünizm, Nazizm ve liberalizme kadar tüm dinler, doğaüstü tabir edilen bu kanunların özünde doğa kanunları olduğunu ve o ya da bu tanrı tarafından yazılmadığını iddia eder. Doğal olarak her inanç, Buda ve Laozi'den Marx ve Hitler'e kadar, başka başka kahin ve peygamberler tarafından ortaya çıkarılmış ve aktarılmış bir dizi farklı doğa kanununa inanır.
Sayfa 192
Kimileri genetik kodları çözdüğümüz ve beyindeki her nöronun haritasını çıkarabildiğimizde, insanlığın sırrını çözeceğimizden emin. Sonuçta ruh diye bir şey yoksa düşünceler, duygular ve duyular biyokimyasal algoritmalardan ibaretse biyolojinin insan topluluklarının aşırılıklarını açıklayamaması için hiçbir sebep olmamalı, değil mi? Bu açıdan bakınca evrimsel baskılarla tetiklenmiş bölgesel çatışmalardan ibaret olan Haçlı Seferleri'nde Selahaddin Eyyübi'yle savaşmaya kutsal topraklara giden İngiliz şövalyelerinin, komşu sürüyle bölgeyi paylaşmaya çalışan kurtlardan hiçbir farkı kalmıyor.
Sayfa 160
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.