LXVI
Keklikler sokulur insanın yanıbaşına dek Kırmızı gagalarında yemyeşil kır türküleri Geçer gider yükseklerden yeşilbaş ördek İşitilir geçen yaban kazlarının gürültüleri.
MÜTHİŞ BİR TREN Kıraathanenin camları önüne oturmuşlardı. İki arkadaştılar. Nargilelerinin marpuçlarını emerek susuyorlardı. Zayıf olan, lülenin ateşini nargilenin kehribar ağızlığıyla düzeltti. Bir-iki nefes daha çekti. Marpucu sardı. Nargileyi önünden itti. Bu, yüzü karanlık, karışık bir adamdı. Kalın kaşları vardı. Bu kaşların altında
Reklam
Boşlukta Bir İbrahim
işsizlikten kardeşlerim ağrıyor kasıklarım al şu taşı şuradan da koy şuraya diyen yok gel de boya şu duvarı şu bahçeyi çapala şu kömürü kır da taşı al da gezdir şu köpeği diyen yok
Sayfa 97 - Benim de kasıklarımda bir ağrı var, işsizlikten mi acep?
“Sayfalarda aşk yüklü iki hamaldan söz ediliyordu sürekli, aşkın saksısından, gölgesinden, kır çiçeklerinin nereye yürüdüğünden, aşkların ölümü ölümlerinden çok sonra kabullenişinden ve bu nedenle insanların ölü aşk hamalı olduğundan söz ediliyordu.”
Basamakları çıkarken, bıyıklarını hiç fark etmemiştim; ama ben yaklaştıkça bıyıklandı adam, ben yaklaştıkça bıyıklandı; hatta aradan yıllar geçmiş gibi kır düştü bıyıklarına, hatta yalnızca bıyıklarıyla dikildi ayağa, yalnızca bıyıklarıyla baktı yüzüme ve bıyıklarıyla, “Kimi aradın?” diye sordu.
Geri121
217 öğeden 211 ile 217 arasındakiler gösteriliyor.