Kaşağı
Kızdım. Öfkemi sanki kaşağıdan çıkarmak istedim. On adım ilerdeki çeşmeye koştum. Kaşağıyı yalağın taşına koydum. Yerden kaldırabileceğim en ağır taşı bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başladım. İstanbul’dan gelen, Dadaruh’un kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı ezdim, parçaladım. Sonra yalağın içine attım.
Boyun At Kadar Olunca (!)
Ahırın avlusunda oynarken aşağıda, gümüş söğütler altında görünmeyen derenin hazin şırıltısını duyardık. Evimiz iç çitin büyük kestane ağaçları arkasında kaybolmuş gibiydi. Annem İstanbul’a gittiği için benden bir yaş küçük kardeşim Hasan’la artık Dadaruh’un yanından hiç ayrılmıyorduk. Bu, babamın seyisi yaşlı bir adamdı. Sabahleyin erkenden ahıra
Reklam
Yay gibi eğri olsam Elde tutarlar beni! Ok gibi doğru olsam, Yabana atarlar beni!
Sayfa 224Kitabı okudu
Derd-i aşkından rehâyab olmasın Sevmeden gönlüm seni kurtulmasın.
Sayfa 47
Küçük salonun fes renginde kalın, ağır perdeli geniş penceresinden dışarısı muhteşem, parlak bir suluboya levhası gibi görünüyordu. Saf mavi bir sema.. Çiçekli ağaçlar... Uyurcasına sessiz duran deniz... Karşı sahilde mor, fark olunmaz sisler altında dağlar, korular, beyaz yalılar... Bütün bunların üzerinde bir efsanevi rüyanın havai hakikati gibi uçan martı sürüleri!
"Müstakim ol, Hazreti Allah utandırmaz seni!”
Reklam
Fakat niçin ilkbahar, bu doğanın şeytanı, niçin beni yirmi yıl önce baştan çıkarmadı ? Niçin uzun bir genç­lik içinde kadına, aşka, heyecana, sevgiye yabancı ya­şadım ?
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.