Şerif Hüseyin, isyan hazırlığına fiilen 1916 yılı Mayıs başlarında girişmiş ve Galip Paşa (Pasiner)’ın gözleri önünde tam iki ay bu hazırlığı sürdürerek ancak temmuz başında silahlarını patlatıp Mekke’yi, Cidde’yi ve daha sonra da Taif’i kolaylıkla ele geçirmiştir.
Sayfa 398 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Ragıp Şeyhi Hüseyin Mübir; Şerif Hüseyin’in isyan teklifini kabul etmemiş ve bunu Türk makamlarına haber vermişti. Medine Müdafilerine yiyecek ve para yardımı yapmış ve bir kez de 5000 altın vermişti. Büyük Şammar kabilesinin başı İbni Reşid, Türklere sadık olup Medine’ye ve demiryol postalarına yiyecek yardımı yapıyordu. Bu iki soylu Arap Emiri ve Şeyhi, alçakçasına öldürüldüler.
Sayfa 396 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Cemal Paşa:
”Ben bu müracaatın benim elimden kaçmak maksadına dayandığını anlamış olmakla beraber, mademki bir kere Şerif Hüseyin ve oğulları tarafından aldatılmaya başlamıştım, bu aldanmakta nihayete kadar gitmeyi tercih ediyordum.”
Sayfa 386 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
İbni Suud:
Şerif Hüseyin bütün İslam aleminin beğenmediği bu uygunsuz hareketini mazur gösterebilmek için, “ben devletime değil, devleti ellerine geçiren birtakım kimselere, yani Cemal Paşa gibi bazı ittihatçılara isyan ettim.” deyip durmuştur. Böyle mazeret olmaz. İnsan, hele herhangi bir Müslüman, birkaç kişiye kızarak, düşmanla bir olup, yıllarca kendi gibi aynı Allah’a, aynı kitaba inanan Müslümanların kanını dökmez. Böyle bir hıyaneti yapan kimse Allah huzurunda da, tarih huzurunda da suçlu olmaktan kurtulamaz. İsyan edip de boşu boşuna dindaş kanı dökmeden, bizim gibi tarafsız kalmış olsaydı, ne kaybederdi?
Sayfa 316 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Tıpkı Şerif Hüseyin gibi, İngilizlerin oyununa gelerek onlara kul köle olan Şamlılar da, birdenbire fena halde aldandıklarını görünce, “Ah Türkler” diye bize sarılıyorlardı.
Sayfa 272 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Şerif Hüseyin Paşa, İngiliz dostluğunun ne olduğunu görmüştü. Daha da görecek ve pek önem vererek güvendiği bu büyük dostluk onu, henüz tadına doyamadığı saltanatla krallığından, hatta yer ve yurdundan söküp atarak, gurbet ellerinde can vermeye kadar götürecekti.
Sayfa 265 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Şerif Hüseyin ile oğulları, pek sevdikleri altınları, kabile şeyhlerine şöyle peşkeş çekerlerdi: Şeyh, altın torbasına elini sokar, avuçlayabildiği kadar alır, yeter bulmazsa, tekrar avuçlamaktan çekinmezdi.
Sayfa 110 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Şerif Hüseyin ise, Ali Haydar Paşa’nın kendi yerine gelişini duyar duymaz: “Ben Kralım.. Kral.. O neymiş?” diye küplere binerek olanca kuvvetiyle dört bir tarafa saldırmaya başlamış.
Sayfa 65 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Asi Şerif Hüseyin yerine, Padişah iradesiyle tayin edilip, İstanbul’dan Medine’ye gönderilen Mekke Emiri Şerif Ali Haydar Paşa, Sadrazam Talat Paşa’ya; ”Enver Paşa Hazretleri, kendisiyle vedalaştığımda “Beni evlat kabul ediniz.” demek lütfunda bulundular. Ben de: “Sizin gibi evlat ile iftihar ederim.” Bir evlada düşen vazifeler çoktur, iki gözlerinden öperek yardımını beklediğimi lütfen ihtar buyurunuz.”
Sayfa 62 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Osmanlı Hükümeti ile Cemal Paşa’yı cihada katılacağım diye oyalayarak, vakit kazanan Şerif Hüseyin Paşa, nihayet anlaşmaya vardığı İngilizlerle işbirliği yaparak, ilk ve ufak çatışmalardan sonra 27 Haziran 1916 günü resmen beyannamesini yayınlayarak isyan bayrağını çekmişti.
Sayfa 44 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
52 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.