Bazen tam da böyle hissetmez miyiz?
Yüzünü görmediği, belki de hiç göremeyeceği bu genç, birden karıştırıyordu kafasını, içini...
Nişanlanma Atın şu yüzüğü suya, (Karanlığın parmakları geziniyor sırtımda) Atıverin şu yüzüğü. Yaşım yüzü aşmış. Susun! istemeyin bir şey benden! Atın şu yüzüğü suya.
Reklam
/gidiş/
İşin tuhafı (üstelik, işin doğrusu) ben sizden çok hoşlandım. Size her zaman saygı duydum. ... Bir gün yanınıza gelip "bize gidebiliriz" diyeceğimi, diyebileceğimi, ne yalan söyleyeyim, düşümde bile göremezdim. Sizi beğenmeğe hazırdım. Ama adını hiç işitmediğim bir insan da olsaydınız, sizi görünce, sizi görür görmez, hoşlanırdım. Size "bize gidelim" derdim. Tuhaf olan, bu durumda, bu görevin bana verilmesi.
Sayfa 146 - MetisKitabı okudu
İlginç olan şu: Bir roman okumağa oturuyoruz. Bir kurmaca karşısında olduğumuzu biliyoruz. Okuma, bir bakıma, "gerçek" olmadığını bildiğimiz birtakım kişilerle işlerin, "gerçekliği" andıran ya da andırmayan bir dünyada, çok değişik birtakım imge dizileri ya da dizgeleri aracılğıyla anlamlandırılması işlemi sürdürülüp giderken (her şeyden önce de sürdürülüp gidebildiği için), o kişilere, o olana bitene, o dünyaya inanabilir, inanır hale gelme sürecidir; o dünyanın olanaklı/olası kılınmasını yaşamaktır.
Sayfa 24
Ki­şioğlu, genellikle, bir şeyi güç durumlarda kalarak elde etmekten hoşlanır. Bileğinin gücüyle kopardığına, kafasının işleyişiyle elde ettiğine inanır, güçlüklerle boğuştuktan sonra ele geçirdiğini.
Önemli olan yalan söylememek, doğruyu söylemek değildi de, doğruculuk erdemini içinizde taşıdığınıza herkesi inandır­maktı sanki...
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.