Kafkasya meselesine tarihî boyutu içerisinde bakan­lar, oradaki bütün halklar adına tek sembol isimle yâni Şeyh Şâmil'le karşılaşacaklar; O'nun imân, cesâret ve kahramanlığı yanında, büyük bir hürriyet âşığı olduğunu ve askerî deha olduğunu da göreceklerdir. Tarih O'nu dâima bu hususiyetleriyle iftiharla ana­caktır. Ona Cenâb-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
Şeyh Şâmil şöyle de­vam etti: "Ona söyle! Kahraman teb'amın kalblerinde kök salan bu eşsiz zafer inancını kökünden kazımadıkça, bu mübârek vatan topraklarını en son kaya parçasına kadar karış karış müdâfaa etmekten bizi men edemeyeceksiniz. Dînim ve vatanım uğrunda, bütün çocuklarımı ve ailemi kılıçtan geçirseniz, zürriyetiml kurutsanız, en son teb'amı öldürsenlz, yek başıma son nefesimi verinceye kadar si­zinle savaş edeceğim."
Reklam
Ölüme sevgili gibi kucak açan ve şehîdliği hasretle bekleyen bu insanlara esirliği teklif et­mek boş şeydir.
"İslâm Dünyası, kazandığı zaferlerle ve elde ettiği ba­şarılarla yetinip kendini rahata bıraktığı bir dönemde, Av­rupa, korkunç bir dinamizm içinde, kendini, yeni baştan yoğuruyordu. İslâm Dünyası'nda öylesine bir üstünlük kompleksi (complex supériorité) teşekkül etmişti ki, Avrupalı'nın her hamlesi "bırakın şu gâvurları", her yeni bu­luşu "gâvur icâdı" biçiminde küçümseniyordu.
Şeyh Şâmil, yirmibeş gün bay­gın halde yattı. Kendine geldiğinde annesini baş ucunda görünce güçlükle: "Anacığım! Namazımın vakti geçti mi?" diye sordu. Namazını îmâ ile kılarak, aylarca yatakta ya­tan Şeyh Şâmil'in yaraları kapandı, kırılan kemikleri bir­birine kaynadı, sıhhate kavuştu.
Şeyh Şâmil, sâdece bir ilim adamı değil, mâli, mülkî, askerî teşkilât ve savaş ekonomisi alanlarındaki büyük başarılarını dünyaya parmak ısırtan yiğitlik sevk ve idâre kabiliyetini üzerinde taşıyordu. Onun kudretli elinde devlet adalet ve ahlâk temelleri üzerinde bir makine inti­zâmıyla çalışmaya başladı.
Reklam
56 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.