Belkide çirkin kurbağalar o kadar da çirkin değillerdir...
Kurbağalar, boğalardan daha yüksek sesle böğürebilirler, fakat ne tarladaki pullukları sürebilirler ne üzüm cenderesinin tekerini çevirebilirler ne de derilerinden ayakkabı yapılabilir.
Sayfa 16
Reklam
... Soluk soluğasın, soluk soluğa, karanlık göğün altında sanki yalnızca senin soluk alıp verişin, adımlarının altında ezilen yaprakların hışırtısı duyuluyor. Niçin susuyor şimdi kurbağalar? Yok, işte yeniden başlıyorlar. Bir köpek havlıyor... Dur. Uzaktan başka köpekler karşılık veriyor. Uzun süredir koyu karanlık içinde yürüyorsun, nerede olabileceğin hakkında en ufak bir fikrin yok. Kulak kabart. Senin gibi soluk alıp veren birisi var Nerede? Gece baştan aşağı soluk kesilmiş. Sanki otların üzerinden alçak bir esinti yükseliyor. Cırcırböcekleri hiç susmuyor, her yanda ötüyorlar. Bir gürültüyü ötekinden ayırdığında, birden çok net çınlıyormuş gibi geliyor sana; oysa, öteki gürültüler arasına gizlenmiş olarak daha önce de vardı. Sen de vardın, daha önce. Ya şimdi? Ne karşılık vereceğini bilemiyorsun. Bu soluklardan hangisinin kendi soluğun olduğunu bilemiyorsun. Artık dinleyemiyorsun. Artık kimse yok kimseyi dinleyecek. Yalnızca gece kendini dinliyor. ...
Kurbağalar bir gün yarışma düzenlemiş. Hedef,yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış seyirciler arasında hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş:”zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!” Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden biri yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırmaya devam etmişler. “Zavalılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!” Sonunda biri hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayretle mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş” bu işi nasıl başardın?”diye. O da işaret diliyle “seni duymuyorum,ben sağırım”demiş. Sen de hayallerini gerçekleştiremeyeceğini söyleyenlere karşı sağır kal. Olumsuz düşünen insanları duyma.
TÜRKİYEM ANAYURDUM SEBEBİM ÇAREM
Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim, Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye. Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye! O tezek topladığım kırlar, yaylalar... Başına oturduğum, yemek yediğim tandır. Türkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem... Taşına toprağına vurgunluğum bundandır... Akşam
Haksızlığadır zülmedir öfkemiz Ana. Odur yü­reğimizin dışa vuran ışığı. .. Bir bahçe düşün ki susuzluktan kurum kurum kavrulur. Yanı başındaki ağaçların dibinde ise kurbağalar öter. Bir toprak düşün ki bir ucundan öbür ucunu görmeye göz yetmez. Ekilip biçilse öz­lü hamur örneği, sofraların tümüne yeter. Ama adım atamazsın tapu senet hatırı. Bizim­se dumanımız geviş getirmez. Ve dişlerimiz ağ­zımızda birer açlık çakılı ... Sen olsan ne ya­parsın, ne dersin Ana?
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.