Okumayan, edebiyata el sürmemiş bir insanlık, kaba ve ilkel dili yüzünden ürkütücü iletişim sorunları yaşayan bir sağırlar-dilsizler topluluğuna, sözcük oluşturma yetisinden tümüyle yoksun bir topluluğa döner. Aynı şey bireyler için de geçerlidir. His okumayan, az okuyan ya da yalnızca süprüntü okuyan bir insan engelli bir insandır: Çok konuşabilir ama az şey söyler, çünkü söz dağarı kendi kendini dile getirmeye yeterli değildir. Yalnızca sözsel bir sınırlılık değildir bu. Aynı zamanda zihinde ve düş gücünde bir sınırlılığı da gösterir. Düşünce yoksulluğudur, çünkü içinde bulunduğumuz durumun gizlerini kavramamızı olanaklı kılan düşünceler ve kavramlar, sözcüklerden bağımsız bir biçimde var olmaz.
"Gerçek denen şeyin eksik ve kusurlu olduğu, insanın arzularını, heveslerini, hayallerini tatmine yetmediği en iyi romanlar vasıtasıyla anlaşılır."
Mario Vargas Llosa