Olsa olsa bir ucubeyim veya bir şekilde peşimde gezinen bir ucubenin renkleriyim. Daha kendime doğru okuyuşlarımı tamamlamadım. Kıpırdamadığımda içimi saran bir his, ters yüz edilen fikirlerimi kıvılcımlara dönüştürüyor. Burada sırf varım diye yürüyorum ve aklımda bir şey yok. Evet, bomboş bir akış bu. Bir yaşam sayılamaz belki, fakat hapsolduğum yerleri incelikle bırakmalıyım gibi hissediyorum. Yine de burada olan bunca yangını açıklayamıyorum. Yağmurlar bir ferahlık vermiyor veya üç beş dakikalık molalar, uzun yürüyüşler. Burası büyük ve çok fazla yer var. Hepsi çorak, hepsi var ve bir şekilde burada durmak istiyorum. İncecik bir hissiyat dolandırıyor beni. Gideceğim bir yer yok burada. Gözlerim artık seçmek istemiyor. Etraf, dumanlı bir güzellikten ibaret. Belirsizliğin gizemli çekiciliği falan değil bu. Böyle şeyler yalnızca abartı olur. Ben abartıyorum. Uzunluğu, kısalığı, açlığı, tokluğu ve tüm o hayvani istekleri. Bir günlüğün içinde, detayın en girift çıkıntısından yırtınıyorum ama hiçbir şey olduğu yok