''Başının belasını arıyor'' der halk. Her insan arar bunu. Farkında değildir. Sanatkârlar hissederler. Fuzulî' yi hatırlayın: '' Yani ki çok belâlara kıl müptelâ beni '' . Hamid de Makber' in önsözünde: '' Kederimin artması için sevinmek isterim'' der. Aynı şeydir: Sevincinin artması için kedere ihtiyacı var, demektir.
Hülasa,Makber'i çağrıştıran zifiri bir karanlık medyaya çökmüş durumdadır.
Sonuç ve hüküm: Görseli,yazılısı, sanalı tüm medya dünyamız bugün artık tükenişi yaşıyor.Pek çok kurum misali,medya da görünürde var ama gerçekte yoktur.
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! "
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu,
"Bilmekten haz almayan insan bilemez. Bilmeyi iktidar gibi görenlerin durumu böyledir. Bilgi Allah'la yarışmaya değil onu anlamaya yarar Allah, tabiat -her ne derseniz deyin- kendi kapılarını onu sevene, anlamaya çalışana açar. Biz bile öyle değil miyiz?"