Martin: " Bir an içinde olsa bana masal ülkesini gösterdin," dedi.
"...Eğer bir gün çocuğun olursa, her türlü olanağa sahip olsan bile ona hak etmediklerini verme. Onu öyle eğit ki yaşamda iyinin yanında kötünün de olduğunu anlasın. Ayakta kalmak için çalışmak zorunda olduğunu bilsin."
Reklam
"Yanılıyorsunuz. Bütün insanlar iyidir. Bazıları şeytanın ayartmasıyla yoldan çıkar..."diyecek oldum. "Şeytan da tıpkı melek gibi, insanın içinde. Seçimi insan yapıyor. Günahınızı boş yere zavallı şeytanın üstüne yıkmayın."
Kumlarımızın içinde ve tepelerde masal insanlarıydık. Geceleyin Ürdün Irmağı uçurumuna inip mayın döşemek, sabahleyin geri dönmek, cehenneme gitmek ya da cennetten inmek demekti.
"İnsan hem âşık hem de sabırlı olabilir mi? Bir kelebeğin ömrü kadar kısa olan aşk, o bekleyiş sırasında solarak yakıcılığını yitirmez mi?"
Söyleyeceklerimin hissettiklerimi tamı tamına ifade etmesi olanaksızdı. Yine de bir şeyler söylemeliydim. Ama tüm çabama karşı o cılız, o yetersiz, 'Evet'ten başka bir sözcük çıkmadı ağzımdan. Hiç bu kadar sarsıcı bir duygu yaşamamıştım.
Reklam
"Bazen düşünüyorum da," demiş "yaşam insanoğlu için bir armağan mıdır, yoksa ceza mı, çözemiyorum." "Hiç kuşkusuz yaşam bir armağandır" diye yanıtlamış Padişah. "Ama biz insanlar öyle âciz yaratıklarız ki, bize sunulan bu armağanın tadını çıkarmak yerine kendimizi acılara boğuyoruz." "Haklısınız" demiş Müezzin. "Biz insanlar gerçekten de tuhaf yaratıklarız. Öyle görkemli düşler kurar, öyle yapıtlar ortaya koyarız ki, görenler hayran kalır. Ama bazen de öyle kaypaklaşır, öyle aceleci davranız ki, o güzellikleri yaratanlarla bu kolaycı tavrı benimseyenler aynı insanlar mıdır, anlamak zorlaşır."
"Usta dediğin yalnızca mesleği değil yaşamı da öğretmelidir çırağına. Öğretmek de yetmez, ona destek olmalı, omuz vermelidir."
Şapkacı kederle başını öne eğmiş: "Sağ olun" demiş. "Ama bana kimse yardım edemez." "Öyle söyleme" demiş Padişah. "Her hastalığın bir ilacı, her derdin bir çaresi vardır." "Benim derdimin çaresi yok!" demiş Şapkacı. "Ben iflah olmam." "Yaşamdan umut kesilmez..." demiş Padişah. "Belki de derdinin çaresi bizdedir."
Sizlere sesleniyorum, insancıklar, yaşamın salakları, dövülen, haraca bağlanan, ezelden beri terleyenler, sizi uyarıyorum, bu dünyanın kodamanları sizi sevmeye başladıklarında, bilin ki sizi savaş salamına çevireceklerdir... (...) Aslında zavallı halka ilk masal anlatmaya başlayanlar, bakın oldu olacak bunu da bir tarafa not edin, filozoflar oldu... Oysa halk eskiden dinden başka bir şey bilmezdi! Halkı eğitmeye başladıklarını ilan ettiler... Ah ah! Ne de çok gerçek vardı açığa çıkarılması gereken! Hem de ne gerçekler! Yorulmak nedir bilmeyen! Parıl parıl parıldayan! Hepimizin gözlerini kamaştırıyorlardı! Hah, işte bu! demeye başladı zavallı halk, işte bu! Tam da bu! Hepimiz bunun uğruna ölelim! Halkın tek istediği budur zaten, ölmek! Öyledir işte. "Yaşasın Diderot!" diye böğürdüler, sonra da "Yaşa Voltaire!" Filozof dediğin böyle olur! Sonra da yaşasın zaferleri pek de iyi örgütleyen Carnot! Ve yaşasın herkes! İşte, hiç olmazsa zavallı halkı cehalet ve putperestlik içinde gebermeye mahkum etmeyen adam gibi adamlar!
Sayfa 84
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.