" Öğretmenler de genellikle Atatürk'e mistik bir bağlılık içindedirler. Bunun bir örneği olarak, Atatürk'e 1934'te Niğde gezisi sırasında istasyonda, Kemal (Kiper) isimli bir beden öğretmeninin, " yaşasın milletin peygamberi " diye seslenmesi gösterilebilir. Böylesi bir eğitim sistemi ve eğitmen kadrosu elinde şekillenen gençliğin Atatürk'ü dinsel bir form içinde algılaması değil, algılamaması şaşırtıcı olurdu . "
Uygarlığın beşiğini düşün mesela?"
"Sivas'ı mı?"
"Mezopotamya."
"He biliyorum orayı ya, şey değil mi o, Niğde'nin başkenti?"
"Yuh, başkenti mi?"
"Kazası?"
Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı
Şuraya, bir yatak ser yavaş yavaş...
Aman karanlığı görmesin gözüm!
Beyaz perdeleri ger yavaş yavaş.
Sıla burcu burcu, ille ocağım, Çoluk çocuk hasretinde kucağım...
Sana herşeyimi anlatacağım, Otur baş ucuma, sor yavaş yavaş.
Güç bela bir bilet aldım gişeden,
Yolculuk başladı Haydarpaşa'dan!
Hancı