Çocukken yatağımızın altındaki canavarlardan korktuğumuzda büyükler saçımızı okşar, hayal gördüğümüzü ve orada bir canavar olmadığını anlatırdı. Oysa söyledikleri koca bir uydurmacaydı. Büyüdüğümüzde ve yetişkinlerin dünyasına girdiğimizde bunu kolayca anlıyorduk. Tek fark, canavarın yatağımızın altında değil de kanlı canlı karşımızda olmasıydı. Elimizi tutuyor, bizi sevdiğini söylüyor, gözlerimizin içine bakıp gülücükler saçıyordu.