Anneler Günü
Yeryüzündeki annelerin barışla, bereketle, eşitlikle çocuklarını büyüttüğü kaygısız yaşam dileğiyle anneler gününü kutlarım. '' Yolun karşı boyunda , Endüstri meslek lisesinin yerinde bir zamanlar beyaz kışla vardı, çocukluğumun kederli yapısı. Duvarları beyaza boyanmış bu kışlada süvari askerler atlarıyla kalırdı, daha içte bulunan kırmızı kışladan , buranın küllüğüne karavanlarının artıklarını getirip dökerlerdi .Zor zamanlardı .Açlık kaygısına düşmüş fukara kadınlar ,kiminin yanı başında çocukları olduğu halde ,ellerinde kaplarla sabahın koynunda, askerlerin dev tencerelerinin görünmesini beklerlerdi . Ve çarşafının altında utanarak tenceresini sakladığı , dökülecek kar beyazı pirinç pilavını gözleyen, açlığın kirli sarı renginde , ana olmanın ince kederiyle mahzun bakan anası , şimdi çok uzaklardan duyulan yaralı bir ağıttan başka bir şey değildi. Kırmızı kışladan ara ara gelir karavana beyaz kışla önünde sıra sıra bekler fukara'' KAYGI- MUSTAFA SANCAR -sayfa 241-242
Sayfa 241Kitabı okudu
Oğlun ADAM oldu Hüseyin Avni Bey Amca.
Mustafa İnan ortaokula giderken de onun defter tuttuğunu gören yoktu. Ders kitabı da yoktu Mustafa'nın. Sadece sarı bir defteri vardı; onu da bir boru gibi büküyor ve kemerine sokuyordu bir düdük gibi. Hüseyin Avni Bey de bu haylazlığa içerliyordu: ''Bu çocuk adam olmayacak.''
Sayfa 39 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsanlar nereye gittiklerini biliyor mu acaba? Nereden gelip nereye gittiklerini. Duran çocuk; şunu bil ki, işte bu yollar, bu arabalar, bu sel olmuş akan sarı-kırmızı ışıklar arasında âdemoğlu bu sorunun cevabını unuttu. Hatırlamak da istemiyor.
Sayfa 33 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Bir Anı
İlkokul ikinci sınıftaydım. Öğretmenimiz "Çocuklar, yarın 29 Ekim cumhuriyetin kuruluşu. Birlikte kutlayacağız. Her biriniz, Atatürk ve cumhuriyetle ilgili birkaç söz söylemeye hazır olarak gelin" dedi. Akşam, ders kitaplarından ezberlediğim bazı cümleleri sesli olarak kendi kendime tekrarlarken, babaannem odaya girdi ve "Şiir mi okuyorsun?" diye sordu. Öğretmenimizin bizden ne istediğini söyledim; güldü... "Sana bir şey anlatayım da, sen de onu anlat" dedi ve başladı: "Karanlık, ümitsiz ve çaresizlik dolu günlerdi... Senelerce sürüp giden savaşlardan geri dönebilenler, parmakla sayılacak kadar azdı... Arkasından daha beteri geldi! İngilizin İstanbul'u işgali yetmezmiş gibi, bir de Yunanlılar İzmir'e çıkıp Ankara'nın üzerine yürümez mi? Zaten yoksulluktan kırılmış olan halk, büsbütün şaşkına döndü ve kendisini daha da zavallı hissetmeye başladı... Tam bu sıralarda çarşıda pazarda bir söz dolaşıyordu; deniliyordu ki "Anadolu'da sarı bir paşa padişaha asi olmuş, düşmanları memleketten kovmak için mücadele başlatmış." Halk buna sevinemedi, insanların bir kısmı da "Ohoo... Osmanlı ne paşalar gördü; uzun sürmez, onu da tepeler" dedi... Aradan fazla vakit geçmeden, konuşanların rotası değişmişti. Bu defa "O paşa herhangi bir paşa değil, Çanakkale cephesindeki Mustafa Kemal'miş..." denilince; insanlar Mustafa Kemal'se o yapar dediler...
Sayfa 9 - İnkılapKitabı okudu
Sen bu sarı gülü çok sevesin. Çok seversin, çok seversin.
Sayfa 56
Duran sessiz. Yol boyu bir soru sordu sade: -Bunca araba nereye gidiyor,diye. Yahu bu ne amansın soru böyle. Sorunun padişahı. Vay garip Duran vay. Ben ne desem sana şimdi. Uluslararası finans kapitalden mi söz açsam; küreselleşmeden mi; yoksa buhar makinası ile benzin motorundan mı? Sam Amca’nın yaşam tarzından mı? Hem bu laflardan ben bişey anlamıyorum, sen ne anlayacan. İnsanlar nereye gittiklerini biliyor mu acaba? Nereden gelip nereye gittiklerini. Duran çocuk; şunu iyi bil ki, işte bu yollar, bu arabalar, bu sel olmuş akan sarı-kırmızı ışıklar arasında âdemoğlu bu sorunun cevabını unuttu. Hatırlamakta istemiyor. Hatırlamak isteyenleri tersliyor, saf dışı bırakıyor. Amaan... Boş ver..
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.