Gizli öznedeki zımni çoğul ile "biz"deki açık çoğul, sahte varoluş için rahat bir sığınak oluşturur. "Ben" demenin sorumluluğunu sadece şair üstlenir; sadece o, kendi adına konuşur; sadece onun buna hakkı vardır. Şiir, içine kehanet ya da doktrin sızdırdığı zaman soysuzlaşır: "Misyon" ezgiyi soluksuz bırakır, fikir uçuşa köstek olur.
Hayat/Ölüm/Hayat Tanrıçası aynı zamanda yaratıcı bir Tanrıçadır. Yapar, biçimlendirir, hayat üfler, soluksuz kalındığında ruhu teslim almak için orada bulunur. Biz onun ayak izlerini takip ederek, bütün doğru insanlar orada olsun ya da olmasın, doğması gerekenleri doğmaya bırakmayı öğrenmeye çalışırız. Doğa izin istemez. Ne zaman canmız çekerse, çiçek açm ve doğurun. Erişkinler olarak izinden ziyade doğurganlığa, vahşi döngüleri enikonu cesaretlendirmeye ve daha gelişmiş bir özgün görüye ihtiyacımız vardır.
Şiir, içine kehanet ya da doktrin sızdırdığı zaman soysuzlaşır: "Misyon" ezgiyi soluksuz bırakır, fikir uçuşa köstek olur.İyi ki Shakespeare asla bir şeye "hizmet" etmemiştir.
İçinde sadece suskunluk vardı artık; boğucu,soluksuz bir suskunluk,bir ölüm sessizliği. Çünkü tek bir anda içinde çok şey ölmüştü; henüz doğmamış olan, ama ışığa ulaşmak isteyen bir çocuk gibi hayatına girmeye çalışan aydınlık, neşeli bir kahkaha. Ve çokça da gençlik,o geleceğe güvenen ve istediği zaman açılmasını beklediği bütün kapalı kapıların ardında neşe ve parıltı hisseden özlem dolu kucaklama isteği. Sonra pek çok saf ve dünyaya güven duyan hissediş,kendini bütün insanlığa ve inançlı öğrencilerine,sadece şenlikler ve mucizeler gösteren büyük doğaya teslim etme hali. Ve son olarak da, acının karanlık kaynaklarında yıkandığı ve mükemmelliği bulmak için değişen şekillerde yol aldığı için sonsuzca zengin bir aşk ölmüştü.