Şerif Hüseyin McMahon'a yazdığı 14 Temmuz 1915 tarihli ilk mektubunda, istisnasz bütün Arap milletinin hürriyetlerini gerçekleştirmeye ve yönetimlerini kendi ellerine almaya karar verdiğini, böyle bir gayenin gerçekleşmesini desteklemenin ve buna yardım etmenin İngiltere'nin de menfaatine olduğunu belirterek şu teklifleri ileri
"hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahlûklardı. kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."
" Siz yaşamayı ne sanıyorsunuz? İstanbul'un bir köşesine tıkıl. Memurluğa mı? Sanata mı? Her nereye devam ediyorsan sabah git, akşam gel. Kazandığın parayı evinde her kim varsa onlarla ye. Her günün, her saatin birbirinin eşi olsun. Sonra da şu hâle yaşamak adını ver."
"Bu Gökçen Kız korkunç bir kızdır. Ondan kurt, kuş, yılan, çıyan bile korkar. Obanın köpekleri onun yanına yanaşamaz. Kurtlar ondan kaçar. İki arşınlık koca yılanı bakışı ile bayılttıktan sonra eliyle boğduğunu ben şu gözlerimle gördüm."
Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor: "Bir gün Fahr-i Kâinat Efendimiz, Hz. Ali'yi çağırdı.
Ya Ali! dedi, Allah seni Benim üzerime dört haslet ile mükerrem kıldı.
Hemen Hz. Ali Efendimiz, dizlerinin üzerine kalkıp başını toprağa koydu:
- Anam-babam sana feda olsun, Yâ Rasûlallah! Hiç köle efendisinden üstün olur mu? dedi. Biz:
- Yâ
Züğürtlere hudutsuz hayal kadar ruha mutluluk veren bir seyir yeri var mıdır? Hayal, o sermayesiz servet, yokluk içinde o varlıktır ki hayal ve yaratma gücüne sahip olan hayal erbabı şu alemde belirsiz sayılan ne cennetler; ne bedava saadetler bağışlar.