Son olarak, Yeni Osmanlılar Ali ve Fuad Paşaların Avrupa’yı kültür konularında taklit etmelerine karşı çıkıyorlardı. Onlara göre Tanzimat, bir kültür taklitçiliği olduğu için, kültür planında kısır kalmış, Müslüman topluluğunu temelimden sarsmıştı.
Beni en çok etkileyen şey, Türk halkının kendi tarihi ve İslâm tarihi hakkında çok az şey bildiğini fark etmekti.
Reklam
İşte, kütlelerin ahlaki ve kültürel seviyesi düşük ve istekleri hudutsuz olduğu için, kütleye müracaat fikri, ahlaki göreneklere göre hareket eden bir zümre tarafından kurulan temsili sistemi altüst etmiştir.
Gerçekten, eğer seçkinler ve kitle veya “büyük gelenek” ile “küçük gelenek” arasında yakın bir ikiliği andırır bir şey varsa, onu hiçbir sosyal yapı, Osmanlı imparatorluğundan daha iyi yansıtamaz. Süslü dil ve değerleriyle “yönetici sınıf”, diğer tarafta taşranın halka mahsus kültürü ve beraberinde gelen duygulu ve canlı bir dile sahibiz. Gerçekten, modern Türkiye’nin geçirdiği dönüşüm, kabaca “küçük gelenek” i oluşturan ögelerin, daha fazla oranda “büyük gelenek” e nüfuz etmesi şeklinde tanımlanabilir.
Osmanlı İmparatorluğunda iki farklı kültürel dünya birbiriyle fazla ilişkisi olmadan yanyana yaşıyordu. Bunlardan biri, kısmen sözlü olarak nakledilmiş edebi geleneklerin dünyası, folk-kültür dünyası, hikayeler, epikler ve yaygınca okunan şiirdi. İkincisi, “yüksek” kültür dünyası, ilkinden hemen hemen Çin Seddi’yle ayrılmıştı. Divan edebiyatı diye adlandırılan bu ikincisinin kalitesi yükseltilmiş atmosferinde, iletişim araçları, ulemanın nispeten ufak bir grubu, merkezi idarenin “bölümlerinin” yüksek kademeli memurları (Hacegan) ve birkaç tane de hiçbir yere bağlı olmayan “hommes de lettres” tarafından kontrol edildi.
Yobazlık ancak alt tabakalarda heyecanla karşılanabilir ve karşılık bulabilir.
Reklam
342 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.