Sömürge'de: Yabancı kapitalizmin doğrudan doğruya kendisi
bir ülkeye zorla girip yerleşir. Yarı sömürgede: Yabancı sermaye, yerli antika sermayeyi kendisine aracı (ajan, komisyoncu) yaparak bir ülkeyi kolayca sömürür.
Finans Kapital, 19. yüzyılda henüz serbest rekabetçi bankalar ve
şirketler halinde iken de iratçı (rentier) idi. Onun için, Türkiye'nin antika tefeci-bezirgân sermayesinin iratçılığı ile çabuk, neredeyse kendiliğinden koklaşıp kaynaştı. "Hacı hacıyı Arafat'ta, it iti kalafatta" dediğimiz oluşla, iki hazır yiyici yerli-yabancı sermaye, daha ilk adımda Türkiye'yi haraca kesmekte kolayca el ele verdiler. Bu "Menfaat evlenmesi" idi. Evlenmede iki yan nasıl gerekliyse, bu gelin güvey oluşta da hem yerli hem yabancı sermayenin bulunması kendiliğinden anlaşılır. Ecnebi sermaye
Türkiye'yi "iğfal" etmemiştir. Yerli sermayemiz adlı yosmamız ona
çılgınca gönül verdiği için, yabancı sermaye aralık bırakılmış kapıdan, Türkiye'de "hovardalığa" girmiştir.
Türkiye'de Frenkçe Kumpanyanın Arapça karşılığı ŞİRKET'tir .
"Sandık" ise artık (Emniyet Sandığı'ndan başkası) "BANKA" adını almış bulunur. Devlet alâcaklısı "Rentier"ler ulusuna, bizde İRATÇI, iratla geçinenler denilir.
Osmanlı burjuvaları da, hem istibdadın "Keyfi idaresine karşı" duruyorlar, hem de "Kendilerini zenginleştirmiş bulunan meyveli tekellerini muhafaza etmek istiyor"lardı