T.c. lâikliği:Devletin dinin ve dindarların peşini bırakmaması
Türkiye laikliğinin Batı'dakinden farklı yönlerinden en önemlisini Diyanet İşleri Başkanlığı teşkil eder. Laikliğin Batı toplumlarında uygu­lanan biçimin ifade eden "otoritenin ayrışması", laik devletin din işle­rine, dinin ise laik devletin işlerine karışmamasını gerektirir. Fakat, laik­liğin Türkiye'ye uyarlanmasının getirdiği temel
Takriri sukun kanununa tepkiler
Türkiye'nin batılılaşma sürecinde 4 Mart l925'te kabul edilen 578 sa­yılı Takrir-i Sükun Kanunu'nun özel bir yeri vardır. Süreyya Aydemir bu farklılığı şöyle açıklar: "O güne kadar ve bütün milli mücadele boyunca bu kadar şümullü ve hükümete bu kadar kesin yetkiler veren bir kanun çıkarılmamıştı. Kanun, geçici ve olağanüstü yargı organlar
Reklam
"Halk için halka rağmen"
Şurası önemlidir ki, Halkçı Fırka'nın kuruluş günlerinde konuşma­ lara yansıyan "halkçılık" ile toplumsal otoritenin ele geçirildiği dönem­kerdeki "halkçılık" arasında hem anlam itibarıyla hem de uygulama ola­rak önemli farklılıklar açığa çıkar. Esasında, sonraki dönemin özelliği ilk zamanda da vardır, ancak, henüz açıkça söylenen ve uygulamaya konan bir durum değildir. Önceleri kısmen gizli olan anlayış fazla gecikmeden açığa çıkmaya başlar ve böylelikle "halkçılık" düşüncesinde asıl anlaşı­ lan şeyler uygulamalarla görünür hale gelir. Söz konusu değişime bağlı olarak 1920'lerden 1930'lara kadar uzanan dönem içinde halkçılık ilkesi­nin geçirdiği evrimi iki aşamada değerlendirmek gerekmektedir: Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in ilk yıllarını kapsayan birinci aşamada halkçı­lık, "hakimiyet bila kayd-ü şart milletindir" ve "halkın kendi mukadderatına bizzat ve bilfiil sahip olması" gibi formüllerle ifade edilir. Bu çerçeve içinde halkçılık tartışmaları, doğrudan demokrasi ile temsili demokrasi kavramlarınca belirlenen bir platformda yerlerini alırlar. l 930'lardaki ikinci aşa­mada anlam kazanan halkçılık ise "halk için halka rağmen" formülüyle ifade edilir; halkın siyasal hayata katılması açısından Türkiye Büyük Mil­let Meclisi'nin varlığı yeterli görülür; biçimsel olarak varlığı sürdürülen Meclis'te halkın dilek ve özlemlerinin özgürce yansımasına izin verilmez.
... kalıcı çözüm sağlayacak düzenlemeleri hayata geçirmekten oy kaygısı yüzünden çekinen hükümetlerin izlediği popülist politikalar sorunları daha derinleştirmiştir.
Sayfa 377Kitabı okudu
... üniversiteler YÖK sisteminde özerkliklerini kaybederek her düzeyde merkeziyetçi bir yapıya tâbi olmuşlardır.
Sayfa 375Kitabı okudu
Devletin çok güçlü bir aygıt haline gelmesi onu bir 'arzu nesnesi' haline de getirmiştir; çeşitli gruplar onu ele geçirmek için çetin mücadeleler içine girmiş ve bir grup bunu başardıktan sonra kendisiyle rekabet halinde olanları merkezden uzaklaştırmaya çalışmıştır.
Sayfa 374Kitabı okudu
Reklam
348 öğeden 251 ile 260 arasındakiler gösteriliyor.