Yıldızsız bir geceydi,
bir dağ çiçeği gibi şimdiden hasretteydim
Sürgündüm çok uzaklardaydım,
ve gözlerindi sürgün sebebim.
Çok çabuk çekildin hayatımdan
kaderle el eleydin,
bense kederle sarhoş.
Yarım kalmıştı hikayemiz.
Göçmen kuşları gibi gelip geçtin bu şehirden
belki de hayatımdan
duymadın haykırışımı, acılarımı,
benimsin sanmıştım uçtun avuçlarımdan
tutamadım, gitme de diyemedim
olamadın bir yıldızın kayışı kadar hayatımda.
Zaman çok kısaydı bizim için
yetmedi gözlerimizden yaşı silecek kadar
ne de elveda diyebilecek kadar.
Sen ki hilkat denilen ummanın
En büyük incisisin
O, bu ulvi vatanın talihinin
En güzel yıldızıdır
Bir dehaet ki güneşten yüksek
Ve semavat ile ünsiyeti var.
Sen dururken ona gelmez noksan
Kaplıdır toprağı zırhınla senin
Hep rehakar değil ey Gazi!
Bu müsellah vatanın sen hem de
Ebedi bekçisisin.
Bu mesalip–zede cemiyyete sen
Yeniden bir vatan ettin ihda
Görüyor şevk-i tuluunla senin
Yeni bir iyd-i zafer İstanbul
Kendi asar-ı dehanın belki
Sen de hayretçisisin
Kainatlarda tecelli buyuran
Halik’ın sende o hasiyyeti var.