Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı,
Bir kûşede târumâr kaldı.
Bâkî o, enîs–i dilden eyvâh!
Ah. Senin derman olmadığın derde ilaçtan şifa mı gelecek? Birkaç kişinin açtığı yaraları kapamaya bir kişinin nasıl iktidarı olsun. Bin sebeple vücuda gelen bir illet, bir sebeple vücuttan gider mi? Bir orduya bir nefer nasıl karşı dursun? Karşı dursun galebe eder mi?
Abdülhak Hamîd Tarhan, harf inkılâbından sonra ismi “Hamit” diye yazılmaya başlayınca dostlarına dert yanarmış: “Âhir ömrümüzde ismimizin sonuna ‘ham’ bir de ‘it’ getirdiler.”