İnsanın kendi ölümlülüğüyle karşılaşmaya böyle istekli, hatta coşkulu olmasının kökleri çok eskilere dayanır. Antik Yunan’ın ve Roma’nın stoacıları, hayatı daha fazla takdir etmek ve zorlukları karşısında alçakgönüllü davranmak için insanları ölümü sürekli akıllarında tutmaya davet ederlerdi. Budizmin farklı formlarında, meditasyon pratiği sık sık kişiyi hayattayken kendi ölümüne hazırlama aracı olarak kullanılır. İnsanın egosunu genişleyen bir hiçlikte eritmesi -nirvana aydınlanmasına ulaşmak- insanın öbür tarafa geçişi' için bir deneme sürüşü olarak görülür. Mark Twain, bu dünyaya gelip sonra da Halley kuyruklu yıldızına binerek terk eden o kıllı kaçık bile, “ölüm korkusu yaşama korkusundan kaynaklanır. Hayatını dolu dolu yaşayan biri her an . ölmeye ■ hazırdır,” demiştir.
İnsan bukalemundur; doğasının yasası gereği barındığı yerin rengine bürünür. Çevresindeki etkiler tercihlerini, sakındıklarını, siyasi görüşlerini, beğenilerini, ahlakını, inancını yaratır. Bunların hiçbirini kendi yaratmaz. O yarattığını sanır ama aslında meseleyi derinden incelememiştir.
Reklam
İnsanlar başkaları için her gün fedakârlıkta bulunur; fakat önce kendileri için bunu yapar. Bu eylem önce insanın kendi gönlünü hoşnut etmelidir. Bundan yarar sağlayacak başkaları arkasından gelir.
Korkular acılardan kötüdür, çok daha kötüdür !
Nedense bir gelenek ne kadar mantıksızsa ondan kurtulmak o kadar zor oluyor.
"Uluslar düşünmez, yalnızca hisseder."
Sayfa 74
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.