Hoşgörüye bak... Zarafete bak kardeşim.
Başbakan Saracoğlu, Ankara'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin balosuna gidiyor. Müzik tatlı tatlı çalıyor. Bir genç kız, başbakanın yanına yaklaşıyor, dansa davet ediyor. Başbakan reddediyor, böyle olmaz diyor. Ortam buz kesiyor. Kızcağız fena halde bozuluyor, masasına dönüyor. İki dakika sonra... Başbakan kalkıyor, o genç kızın yanına gidiyor, benimle dans eder misiniz lütfen diyor. Herkes şaşırıyor. Başbakan gülümsüyor, dansa erkek kaldırır, sırf başbakanım diye bir genç kızımızı ayağıma getirtmem diyor. (Başbakanın ayağına gidip dansa kaldırdığı o genç kız, Feriha Sanerk, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın emniyet müdürü oldu... Şimdilerde kızlı-erkekli'ye tahammül edilemeyen Türkiye' de, bir zamanlar bunlar oluyordu!) Ve, seneler geçiyor. Başbakanlar değişiyor. Fenerbahçe başkanları değişiyor. Kadıköy' de maç var. Sonradan Fenerbahçe başkanlığı koltuğuna oturacak olan Faruk Ilgaz, stada giriş yapmak üzere geliyor. O sırada gözü takılıyor, bilet kuyruğunda bekleyen, yaşı hayli ilerlemiş, bastonlu bir beyefendi görüyor. Dikkatlice bakıyor, o da ne? Bilet kuyruğunda bekleyen beyefendi, Şükrü Saracoğlu! Çünkü, seneler geçiyor ama, evladına bile avanta vermeyen başbakanın, zihniyeti aynı kalıyor; her ne almak istiyorsan, mutlaka parasını ödeyeceksin. Çünkü, ateşten gömleği giymiş, milli mücadelede kanla-barutla yoğrulmuş, boğazından tek kuruş haram lokma geçmemiş, milletin çıkarlarını ailesinden, evladından, kendinden önce tutmuş adamlardı onlar; adam gibi adamlardı.
Sayfa 112 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
UBÂDE b. SÂMİT Allah’ın Ordusunda Bir Komutan
Mü’minlerin Emiri Hz. Ömer, büyük bir zekaya ve uzak görüşlülüğe sahipti. Bu sebeple Muaviye gibi zekâsına güvenen ve onu hesapsızca kullanan valileri denetimsiz bırakmamakta kararlı idi. Bunun için, böyle valilerin etrafında, onları nefsin tamahından ve dünyaya rağbetten vazgeçiren, onlara ve halka daima Peygamberimiz (s.a.v.)’in günlerini ve çağını hatırlatan, verâ ve zühd sahibi ve Allah için nasihat eden bir gurup (sahâbe) bulundururdu. Bundan dolayı Emir’ül-mü’minin, Ubâde b. Sâmit’in Medine’ye döndüğünü görür görmez: “Seni buraya getiren nedir ey Ubâde?” diye sordu. Muaviye ile aralarında olanları anlatınca da: “Yerine dön! Senin gibi birinin bulunmadığı bir yeri Allah hayırlı kılmaz.” dedi. Sonra Ömer, Muaviye’ye bir ferman gönderdi. Fermanda şunlar yazıyordu: “Senin valiliğin Ubâde karşısında geçersizdir. Ona karşı valilik nüfuzunu kullanamazsın.” Evet… Ubâde kendisinin valisiydi… Hz. Ömer el-Faruk, bir kişiye böyle bir ikramda bulunduğu zaman o ikram edilen insan gerçekten büyük demektir... Gerçekten Ubâde, iman, vicdan ve hayatının doğruluğu açısından büyük bir insandı… Ensârın ve İslâm’ın liderlerinden bu iyi insan, varını yoğunu dünyada bırakarak hicri 34. senede Filistin bölgesinde Remle’de vefat etti…
Reklam
Sultan Abdülaziz Han erkân-ı erbaa (dört kişi) diye adlandırılan Mithat Paşa, Hüseyin Avni, Mütercim Mehmet Rüştü Paşa ile Şeyhülislâm Hasan Hayrullah Efendi'nin ve önceden elde ettikleri altmış kadar yandaşlarının tertip ettiği bir darbe neticesi 30 Mayıs 1876 günü tahttan indirilmiş ve dört gün sonra da şehid edilmiştir.
Sancağı Düşürmeyen Yiğit
Mus’ab bin Ümeyr hazretleri Hayatını İslam'a hizmetle geçiren ve bu uğurda şehitlik mertebesine kavuşan bu mutlu sahabe, dünyadan yarım kefen ile ayrıldı.
Sayfa 291Kitabı okudu
Boyun büktüm, perişânım, bu derdin sende tedbiri, Lebim kavruldu ateşten döner pâyinde tezkiri, Ne dem gönlün murâd eylerse taltif eyle kıtmîri, Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlullah!
Fitne..
Bizans Avrupa'nın da yardımı ile, Osmanlı Devleti'ni "içten çökertecek" fesat programları yapmaya başlamıştı...
Sayfa 10 - Fatih
Reklam
504 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.