Bu yol beni mutlaka oraya götürürdü. İstediğimi bulamasam bile, arayış hâli güzeldi, bunu seviyordum. O heyecanı, tutkuyu, zamana anlamlar yükleyerek yaşamayı seviyordum. Bu yolda özgürlük vardı, kendini anlamak, kendini yıkıp yıkıp yeniden kurmak vardı; yazmayı düşünürken bile bunu hissediyordum.
İnsan için inanç gerekliliği
Bir yol mudur inanmak? Hiç bitmeyen yollar ve birden fazla doğrultusu olan yollar… Ayrı şeritleri olan ve yön göstergesi olan yollar... Geriye bakmaktan korktuğumuz, geriye bakmanın acı verici olduğunu hissettiğimiz, geriye baktığımızda yaralandığımız, geriye baktığımızda kaza yaptığımız ancak geriye baktığımızda da ders alabileceğimiz yollar…
Sayfa 34 - AteşKitabı okudu
Reklam
Kozal Âlem'de, geçmiş zaman, şimdiki zaman ve ge­ lecek zaman gerçekte birdir. Bunu açıklayabilmek için fizik dünyadan bir örnek verebiliriz. Bir an için, birkaç yüz metrede bir bükülen ve dönen bir nehir tahayyül edin. Bu nehirde yol alan bir buharlı geminin güverte­sinde duran bir insan, nehrin, sadece, geminin o anda bulunduğu yerde uzanan kısmını görebilir. Geminin ar­ kasında kalan ve hali hazırda katetmiş olduğu dönemecin ötesinde uzanan kısmı ve aynı şekilde, geminin yaklaş­makta olduğu ve önünde yer alan dönemecin ötesinde uzanan kısmı göremez. Şimdi, diyelim ki, başka biri de aynı rotayı bir helikopterin içinden izliyor olsun. Heli­kopterdeki kişi, nehrin tümünü tek bir uzantı halinde görecek ve buharlı geminin, o andaki pozisyonuna göre arkasında ve ilerisinde kalan kısımları da net bir şe­ kilde izleyebilecektir. Helikopterdeki kişi için, geminin arkasında kalan manzara ya da yolcuların az sonra gö­ recekleri manzara, yolcuların o anda gördükleri man­ zara kadar görülebilir haldedir. Onun için geçmiş ve ge­lecek zamanlar yoktur; hepsi de şimdiki zamandır.
Son yıllarda bunu daha iyi anladım
Şunu fark ettim: 1930'lardan bu yana gitgide daha çok şeyi kendi başımıza yapmaya başlamakla kalmadık. Bir şeyleri kendi başımıza yapmanın insanlığın doğal hali, ilerlemenin tek yolu olduğuna da inanmaya başladık. Şöyle düşünüyoruz artık: Ben kendi başımın çaresine bakacağım, herkes de birey olarak kendi başının çaresine baksın. Sana senden başkası yardım edemez. Bana benden başkası yardım edemez. Bu fikirler kültürümüzün o kadar derinlerine işlemiş durumda ki, kendilerini kötü hisseden insanlar için rahatlatıcı beylik laflar olarak sunulmaya başladılar - sanki morallerini yükseltecekmiş gibi. Oysa John bunun insanlık tarihinin ve insan doğasının yadsınması olduğunu kanıtladı. Bu fikirler en temel içgüdülerimizi yanlış anlamamıza yol açıyor. Ve hayata karşı bu yaklaşım tarzı yüzünden kendimizi korkunç hissediyoruz.
Sayfa 105
Hakikatli öznenin ideali içi (gönül) dışı (lisan) bir öznedir ki hâli konuştu mu gönül lisanıyla konuşmak ve eyledi mi doğruluk ve içtenlik üzere eylemektir. Ehl-i hakikat deriz ona ki özneliğin hakikatini temsil ve temessül eden bir tür kutuptur o. Arayış ehline düşense kutup yıldızına bakarak yol almaktır.
Bağlamın Suç Üzerindeki Etkisi
Diğer bir deyişle, bu araştırma bize şunu gösteriyor: Son tahlilde, davranışlarınızı belirlemede yargılarınızın ve düşüncelerinizin önemi, o anki bağlamın öneminden daha azdır. “Aaa, geç kaldın” sözü, normalde şefkatli olan birini acıya karşı duyarsız birine -o an için farklı bir insana- dönüştürme etkisi gösteriyordu. Salgınlar da
Sayfa 138-140
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.