"Bence âşık olma melekesi, insanlığın bütün diğer melekeleri gibi; rutubetli, karanlık, tavlı ve bereketli topraktan yükselen, yukarıya, ebedi semaya ve onun da yukarısına çıkan, sonsuz basamakları olan bir merdiveni temsil eder."
"Görüyorsun ya: bana kalırsa hepimiz hayatımız boyunca hiç ara vermeden düşünüyoruz. Ama insanlık, gerçek filozof olarak sadece on, bilemedin yirmi kişi tanıyor. Hepimiz, küçük bir insan resmi çizebiliriz: Bir yuvarlak, göz yerine iki nokta, ayaklar ve kollar yerine de dört değnek. Milyonlarca ressam bundan biraz daha iyisini çizdiler, bir kısmı ise epeyce daha iyisini... Ama hiç kimse bir Rafael'e Leonardo da Vinci'ye, Rembrandt'a erişemez. Hangimiz bir şarkının melodisini mırıldanamayız, ya da tek parmakla piyanoda çalamayız? Ama bizim müzikal yeteneklerimizin Beethoven'ın, Mozart'ın veya Wanger'in dehasıyla hiçbir alakası yoktur. Bazı insanlar, büyük fiziksel güçlerle donanmış olarak yaratılırlar. Başkaları ise öyle güçlü gözlere sahiptirler ki, hiçbir araç kullanmadan, çıplak gözlerle Satürn'ün halkasını bile görürler. Aşk da öyledir. Aşk, gizemine erişilemeyen Tanrı'nın en yüce ve en nadir armağanıdır."
Reklam
"Şöyle düşünüyorum: üreme içgüdüsü, yeryüzünde büyüyen ve hareket eden, tek hücrelilerden tut da Napoleon'a ve Julius Caesar'a kadar bütün canlılarda mevcuttur; ama 'aşk' yalnızca insana, yaradılışın bu eşsiz çiçeğine, bu nadide, kusursuz incisine bahşedilmiş gizemli bir armağandır. Ama bu aşk denilen şeye de ne yazık ki sık rastlanmıyor. Bu en arı, en yüce, en adanmış aşka susayan, ama asla bulamayan yetenekli şairler, onu sadece eserlerinde yaşatabiliyorlar."
"Onu dehşete düşüren bir tek düşünce vardı: İki insanın(bir erkek ve bir kadın) yıllarca, her gün, sabahtan akşama ve akşamdan sabaha kadar, yiyeceklerini, içeceklerini, banyo ve yatak odalarını, düşüncelerini, uykularını ve zevklerini, istirahatlerini, eğlencelerini, paralarını ve kederlerini, gazetelerini, kitaplarını ve mektuplarını, hatta terliklerini, diş fırçalarını ve mendillerini paylaşarak, birlikte yaşamaları... Ve bu karanlık hayatın, iki tarafın da nihayet kişiliklerinin bütün tılsımını ve özgünlüğünü kaybedene kadar uzaması..."
"Günün birinde bana karşı duyduğun aşk biterse, benden bıkıp okşamalarımdan sıkılırsan, aşkın coşkulu bayram havasının yerini bir işgününün sıradanlığı alırsa, bunu bana açıkça söyle ve bana 'elvada' de, tıpkı bir dostla vedalaşırmış gibi… Son defa öpüşelim ve ayrılalım. Biri sevmezken, diğerinin sırnaşık bir dilenci gibi aşk dilenmesi ne kadar korkunçtur!"
"Âşıkların yeminler edip, söz vermeleri günah sayılmalı. Bu aşka hakarettir! Bundan da kötüsü, kıskançlık. İsviçre'de kıskançlığa 'kara hastalık' denmesi boşuna değil… Kıskanıyorsan, bu demektir ki, benim aşkıma inanmıyorsun; beni zorla, benim irademe karşı, benim arzularıma karşı sevmek istiyorsun. Hayır, aşk böyle olmaktansa, bir an önce bitmelidir. İncitmek, kırmak, aşkın yıpratıcı yoldaşlarıdır."
Reklam
339 öğeden 311 ile 320 arasındakiler gösteriliyor.