Osmanlı Devleti’nin “yükselme” döneminde, dinsel iktidar da siyasal iktidara -yani padişaha- bağlıydı. Ama ne zaman ki durum tam tersine döndü ve siyasal iktidarın güç yitirmesinden yararlanan dinsel güçler etkisini artırdılar; din, toplumun çağa ayak uydurmasını engelleyen bir kurum görünümü kazandı. Örneğin Gutenberg’den birkaç yıl sonra
Sayfa 169 - 170, Kırmızı Kedi Yayınevi, 1. BasımKitabı okudu
Kanuni, oğlu Mustafa’yı neden öldürttü? 1
Şehzade Mustafa’nın katlinde gerçi Hürrem Sultan’la Sadrazam Damat Rüstem Paşa’nın parmağı var, ama Şehzade’nin bazı yanlış davranışlarının da bunda büyük payı olduğu kesin. Şehzade öyle şeyler yapmış ki, babası (Kanuni), tahtı üvey kardeşlerinden (Bayezid, Cihangir ve Selim) kapmak için, Şehzade Mustafa’nın bir isyan hazırlığında olduğuna,
Sayfa 129 - Granada YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Özellikle Ortaçağ’da, fethedilen bir kentin merkez ibadethanesinin “din değiştirmesine” sık rastlanıyordu. Kenti alan devlet, kent imgesine görsel olarak egemen olan ana yapıyı kendi dinine uyarlıyordu. Her ne kadar dünya geneline yayılmış olsa da, Hıristiyanlar ve Müslümanlar olarak net biçimde bölünen ve en meşru savaşların “imansızlarla” yapıldığı coğrafyalarda bu uygulama daha yaygındı: Endülüs camileri İspanyolların elinde kiliseye dönüşürken, önceden Hıristiyan olan topraklarda genişleyen Osmanlılar da birçok kiliseyi camiye çevirdi. “Hâkimiyeti vurgulamak için yapılan bu değişim bir fetih hakkı olarak görülüyordu,” diyor yüksek mimar İsmail Sağdıç. “Osmanlı ise bu pratiği diğerlerinden biraz daha zarif bir biçimde uyguluyordu.” Merkezdeki büyük kiliselerin kaçışı yoktu belki, ama cemaatini koruyan küçük kiliseler varlığını sürdürüyor, koruyamayanlar ise ancak ihtiyaç hâlinde camiye çevriliyordu. Dönüşen yapıya zarar verilmiyor, minare, minber ve mihrap gibi ögeler ekleniyordu. Kilisenin motifleri ve freskleri de sıklıkla korunuyordu. Bu pratik, karmaşık bir toplumsal yapıya sahip olan Osmanlı’da, yok etmeye kıyılamayan fresklerin namaz sırasında örtülebilmesi için ahşap kapaklar eklenen Kariye Camii, Gazimağusa’daki gotik St. Nicholas Katedrali’nden dönüştürülen Lala Mustafa Paşa Camii, “İsa’nın sahabesinden bir havarinin” mezarına sahip olan Gül Camii gibi örneklere yol açtı. Ancak uygulamanın belki de en uç örneği, iki yüzyıldan uzun bir süre cami olarak kullanılan Atina’daki Parthenon oldu.
Üç Devlet- Üç Kadın- Üç Halk: İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth, Fransa Ana Kraliçesi Catherine de Medicis, Osmanlı İmparatoru'nun Validesi Safiye Sultan ve bunların tahakkümünde ki üç farklı halk: İngilizler, Fransızlar, Osmanlılar. İşte 16. yüzyılda garip bir tesadüf olsa gerek üç devletin başında da, yönetimde de üç farklı kadın bulunmakta idi.
Sayfa 116Kitabı okudu
Biz Osmanlı için "imparatorluk" diyebiliriz, ama "devlet" demeyi tercih ederiz. Çünkü devlet sözünde bir mistisizm vardır. Buna bağlı olarak da böyle bir devletin yönetim merkezi anlayışında din faktörünün inkar edilemez bir etkisi olduğundan bahsedilebilir. Topkapı Sarayı, bu yönüyle Osmanlıda ihtişamla tevazuu, din anlayışı ile dünya anlayışını bir arada gösteren önemli bir misaldir.
Biz Osmanlı için “imparatorluk” diyebiliriz, ama “devlet” demeyi tercih ederiz. Çünkü devlet sözünde bir mistisizm vardır. Buna bağlı olarak da böyle bir devletin yönetim merkezi anlayışında din faktörünün inkâr edilemez bir etkisi olduğundan bahsedilebilir. Topkapı Sarayı, bu yönüyle Osmanlıda ihtişamla tevazuu,din anlayışı ile dünya anlayışını bir arada gösteren önemli bir misaldir.
Reklam
35 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.