“Kimsenin değerini yaptığı işe göre belirleme!.. Çünkü soyluluk kazanılan paranın çokluğunda değil, çalışmakta; üst yerlerde bulunmak­ta değil, değerdedir.”
Sayfa 193Kitabı okudu
“Eğer bulunduğun sosyal çevrenin dışında dostlar edinemezsen, bir tek kitaptan başka birşey okumayan insanlara benzersin.”
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
“Dünyanın ve hayatın çe­şitli yönlerinin anlaşılmasına ait öyle şeyler var ki, başka hiç kimse onları sana öğretemez. Yaşadıkça öğreneceksin.”
Sayfa 192Kitabı okudu
Olgunluk artık, canımız yandığında kendi kendimize teselli verebilmek, "içimizdeki çocuk"un başını okşayabilmektir.
“ Bir de insanın kalbi herkese karşı sevgi ve saygı ile dolu olursa, kendini hep neşeli ve mutlu hisseder."
Sayfa 167Kitabı okudu
Gençliğin tanımı nedir diye sorsanız, ne yaş ile açıklarım, ne kendini zinde hissetmekle. Bence gençliğin sırrı bambaşka bir yerde. Şu dünyayı kocaman ve rengârenk bir tiyatro sahnesi görüp, kendini de başrole (ya da ona yakın bir konuma) yerleştirmek demek, aslında genç olmak. Önemli şeyler yapacağına, bir fark yaratacağına, eski usulleri değiştirebileceğine, velhasıl değişimin mümkün olduğuna inanmak. Bundan dolayıdır ki altmış yaşında da genç olmak mümkün. Ya da tam tersine, yirmisinde bile gençliğini tam olarak yaşayamamak. Yaşlılık ise başrolden (ya da başrol arayışından) vazgeçip usulca sahneden inmek, seyirci sıralarına oturmak demek. Hayata biraz daha uzaktan bakmaya başlamak ya da kenardan. Daha fazla tevekkül. Hepimiz yaşıyoruz galiba bu dönüşümü. Kimilerimiz daha erken, kimilerimiz daha geç, belki de tek farkı bu. Aile kurumu bu değişimi hızlandırıyor. Çoluk çocuk sahibi olduktan sonra daha çabuk vazgeçiyoruz başrol oynama sevdalarımızdan, hırslarımızdan. Hele emekliye ayrılıp bir de torun sahibi olduk mu daha bir rahat gömülüveriyoruz seyirci koltuklarına. Dünyayı değiştirmeyi başkalarına bırakıyoruz. Ruhu ve kalbi genç olanlara.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.