Gene de bildiğin ve belki de şaştığın halde, sıkılıyor, usanıyorsun, sevdiğimi söylememden. Beni vurduğun ve galiba ölüm yaraları açtığın yönüm de bu işte. Bense anlatmak, kafana, yüreğine, derinin altında dolaşan asıl ölümsüz rüzgârına işlemek istiyorum: Öyle seviyorum ki üstüne yâr sevemem. Öyle seviyorum ki senden gayri hiçbir nen, hiçbir kavram olamaz, tutamaz beni. Seni, bugüne dek sevdiğim, iş-dert edindiğim, hiçbir kimseye, hiçbir düşünceye benzetemem. Seni, senden gayrı hiçbir nenle ölçemem, mukayese edemem ve sana yalan söyleyemem. Seni, sana rağmen hiçbir eyleme zorlayamam. Arzum ne olursa olsun, dilerse ecele derman olsun, seni, salt kendim için, senin -diyelim istemeyerek katıldığın- yüreğinde yaşamayan bir duyuya götüremem.
Sayfa 172Kitabı okudu
Oysa ağır stresler, mesela ciddi bir kaza, tehdit yahut ölüm tehlikesi gibi deneyimler, zihinsel işlevler üzerinde olumsuz etkiler yapar. Stresin şiddeti ne olursa olsun, süre olarak çok uzun sürmesi, "süreğen (kronik) stres" dediğimiz durumu oluşturur ve bu da hiç istemediğimiz bir durumdur. Zira "süreğen stres" bedenimizin stresle savaşması için gerekli kimyasal habercilerin uzun süre fazla miktarlarda salgılanmasına neden olarak, başta beynimiz ve pankreas gibi yaşamsal organlarımız olmak üzere, bütün bedenimiz üzerinde yıkıcı etkilere sahiptir. Çağımızın hastalığı olan bu "süreğen stres" meselesi, belki de hayatımızda dikkat etmemiz gereken en önemli meselelerin başında geliyor.
Sayfa 33
Reklam
Victor Hugo'nun yurtseverlik hakkındaki şiirini hem kendi dillerinde, hem Büyük Ülke'nin dilinde, hem de orijinal dilinde kederde ve hüzünde, neşe ve şenlikte okurlardı: Şan ve yücelik sarıyor seni Ey güzel, ölümsüz ülke Şeref kazanır kendini Sana kurban edenler de...
hâlbuki ölüm, ölümsüz olduğumuzu yazıyor fosforlu harflerle karanlığa.
Sayfa 223
“Ölümsüz tanrılar sayesinde halk ağzında ahmak, aptal ,mankafa ve salak olarak -gerçekten hayal ettiğim gibi en güzel lakaplarla- adlandırdıkları şu insan sınıfından daha mutlu bir sınıf var mıdır? Durumun ilk bakışta aptalca belkide saçma ama yine de fazlasıyla tek gerçek olduğunu söyleyeyim. Öncelikle ölüm korkusundan uzaktırlar, lupiter adına, yani az buz olmayan bir kötülükten. Vicdan azabından uzaktırlar. Hayaletler ve gölgelerle korkutulmazlar, günahlardan hesaba çekilme korkusuyla azap içinde olmazlar; gelecek olan mülkün umuduyla böbürlenmezler, özetle bu hayatın düşkün olduğu bin dertle azap çekmezler. Utanmazlar, korkmazlar, yaltaklanmazlar, kıskanmazlar, sevmezler. Ve sonra eğer hantal hayvanların akılsızlığına biraz daha yaklaşırlarsa din otoritelerine göre günah bile işlemezler. Şimdi bu noktada hatırım içim düşünmeni isterim ey aptal mı aptal bilge, her yandan ruhunu saran kuruntularla günler ve geceler boyunca ne kadar işgence gördüğünü. Hayatının büyük sıkıntılardan bir yığın yapsan, aptallarımı ne kadar çok kötülükten alıkoyduğumu sonunda anlarsın…”
Ölümsüz bir aşk istiyorsan Ölümsüz’e âşık ol kâri. Ölmeyen’e âşık ol. Zira beden ölür toprak olur, can bedenden ırak olur, dünya dahi helak olur. Lakin aşk varsa gönlünde insanın ölüm ona vuslat, ölüm ona yar...Yunus’un da dediği gibi; Âşıklar ölmez. Lakin yetmiyor gücümüz ölmeyen ölüleri görmeye...
Sayfa 9 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.