Sivas kongresi
//*Not: Sivas Kongresi öncesi Sivas Valisi Reşit Paşa'nın telgrafından // (...) Fransız binbaşılarından Jandarma Müfettişi Mösyö Brunot biraz özel görüşmek arzusunu göstererek bendenizi diğer bir odaya aldı. (...) "Eğer Mustafa Kemal Paşa Sivas'a gelir ve burada kongre yapılmasına girişilirse, beş on gün içinde buraların işgalinin kararlaştırılmış olduğunu kesin olarak bildiriyorum. Size karşı beslediğim saygı duygularının gereği olarak bunu haber veriyorum. İnanmazsanız, gerçekleşince görürsünüz. O zaman vatanınızın felaketine sebep olanlar arasına siz de girmiş olursunuz" sözlerini söyledi. İçişleri Bakanlığı'ndan dün aldığım şifreli telgraf da başka şekilde yazılmakla beraber aynı kanıyı verecek nitelikteydi.
Sayfa 50 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
“Yaşasın Diderot!” diye böğürdüler, sonra da, “Yaşa Voltaire!” Filozof dediğin böyle olur! Sonra da yaşasın zaferleri pek de iyi örgütleyen Carnot!* Ve yaşasın herkes! İşte, hiç olmazsa zavallı halkı cehalet ve putperestlik içinde gebermeye mahkûm etmeyen adam gibi adamlar! Onlar ona Özgürlüğün yolunu gösteriyorlar! Onu kurtarıyorlar! Hem de işi uzatmadan! Önce herkes gazete okumasını öğrensin! Selamet oradadır! Haydi, Tanrı aşkına! Acele edin! Okuma yazma bilmeyen kimse kalmasın! Öylesini istemeyiz! İhtiyacımız olan tek şey asker yurttaşlardır! Oy veren cinsten! Okuyan! Ve savaşan! Ve uygun adım yürüyen! Ve de öpücük yollayan! Zavallı halk işte böyle gaza getirilerek kısa sürede yeterli olgunluğa erişti. Eh, oldu olacak kurtulmuş olmanın coşkusu da bir şeylere yarasın, değil mi? * Lazare Carnot: “Zaferlerin Örgütleyicisi” lakabıyla anılan askeri mühendis. Fransız Devrimi sırasında Robespierre’i deviren “Thermidor” darbesinin önderlerinden. Daha sonra Napolyon döneminde Savaş Bakanlığı, ardından da İçişleri Bakanlığı yaptı.
Reklam
— Dostum, diye fısıldadı bana, zaman geçiyor ve hiç de lehime işlemiyor... Vicdanımda azaba yer yok, bu tür çekingenliklerden muafım, çok şükür!.. Bu dünyada zaten suçtan geçilmiyor... Saymakla bitmeyeceğini herkes anladı... Sorun devirdiğimiz çamlarda... Ve sanırım ben de onlardan bir tanesini devirdim... Hem de telafisi olmaz bir biçimde... —
Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi'nin Türkiye'de ki eylemleri adlı eserde, İstanbul'daki İngiliz Amirali Calthorpe, veni kurulan hükümetle ilgili olarak Londra'ya gönderdiği 19 Ocak 1919 tarihli mesajda, İçişleri Bakanlığı'na atanan Izet Bey hakkında aşağıdaki nitelemeleri yapıyor. Belge şöyle; İçişleri Bakanı Mustafa Arif'in işine son verilmesi en önemli değişikliği oluşturuyor. Yerine Şerif Paşa'nın amcası olan Kürt (Ahmet) İzzet Bey geçici olarak atanmıştır. İzzet Bey, kuşkulu eski gruba mensuptur. Ve entrika çevirir; Bağdat ve Keşmir'de karları vardır. Bizimle işbirliği yapmaya hazırdır.
"Tokat, Amasya, Kayseri, Yozgat, Ankara, Konya, Afyonkarahisar ve İzmir" civarındaki Ermenilerden bir kısmı, İtilaf Devletlerinin ve Ermeni patrik vekilinin isteğine uyarak, bir kısmı da, Anadolu'da gelişmekte olan milli hareket karşısında, hayatlarının tehlikeye girdiğini kabul ederek güneye göç etmeye başladı. Halbuki Anadolu'nun düşman istilasına uğramamış olan parçalarında yaşayan Hıristiyanları hiçbir kimse, hiçbir suretle rahatsız etmemekte idi. Nitekim 21 Ekim 1919'da Erbaa'dan Dahiliye Nezaretine (İçişleri Bakanlığı) gönderilen ve Ermenilerle Rumlar tarafından imzalanmış olan bir yazıda, Hıristiyanların hayatlarının tehlikede olduğuna dair çıkarılmış olan söylenti ve dedikodulara teessüf ediliyor ve Müslümanlarla kardeşçe bir hayat sürdükleri açıklanıyordu. Fakat, gerçek bu olmasına rağmen, göç devam etti, bu yüzden İstanbul Hükümeti 26 Ekim 1919'da Anadolu içlerinden güneye yapılan göçlerin durdurulması için bir karar bile aldı.
Sayfa 196
İzmir'in işgalinden sonra Ödemiş Kaymakamı Bekir Sami (Baran) Bey, İçişleri Bakanlığına bir telgraf çekerek, "Yunanlılar İzmir'i işgal ettiler. Kâfi kudret ve imanımız vardır. Emrinizi makine başında bekliyorum" dediği vakit telgrafına, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Timolyon cevap vermiş ve "Talimatı validen alınız" demişti. Bunun üzerine Ödemiş kaymakamı İçişleri bakanına ikinci bir telgraf çekerek, "Ben Timolyon adında bir müsteşar tanımıyorum; sizin imzanızla emir bekliyorum" dedi ise de nazırdan gelen cevap da aynı mealde idi. Fakat bu cevap, vatansever kaymakamı doyurmadı; bu sebeple o, saraya başvurdu, fakat saraydan değil sadrazamdan cevap aldı. Bu cevap da rahatlatıcı değildi. Aynı kaymakam, 29 Mayıs'ta İtilaf Devletleri mümessillerine bir telgraf çekti, İzmir'i mütareke hükümlerine aykırı olarak Yunanlılara işgal ettirmelerini, acı bir dille eleştirdi, Yunanlılar İzmir'den çekilmezlerse, dökülecek kandan İtilaf Devletlerinin sorumlu olacağını açıkladı ve nihayet bundan sonra "Kalem değil silah konuşacaktır" demek suretiyle bir yandan gerçeği ifade etti; bir yandan da devletleri tehdit etmiş oldu, öte taraftan, İzmir Valiliğine gönderdiği bir telgrafta, valinin tutumunun memleket aleyhinde olduğunu belirttikten sonra vilayetle ilgisini kestiğini söylemiş ve Kuva-yı Milliye'ye katıldığını bildirmişti.
Sayfa 264
Reklam
389 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.