' ' Sevmeyi bilmek, sevebilmek de bir hüner, bir mutlu
Allah vergisiydi. Ne çâre ki İbrahim Efendi'nin dağarcığı bu kısmetten nasipsiz yaratılmıştı. ' '
Sayfa 6 - İstanbul Fetih Cemiyeti - İstanbul Enstitüsü Neşriyatı, 1964.
Ne tuhaftır, beşeriyet sanki bir yayıkta döğülürcesine asırlar boyu haddelerden geçtikten ve çeşitli tecrübelerin ıztıraplarıyla çalkalandıktan sonradır ki adım adım olgunlaşan istidadının aynasında gerçek talebini görür. Onun için de, bilerek bilmeyerek tekamüle namzet olan insan oğlunun, her tarih çağında bir başka tecelli gösteren bu deruni talebi ve netice itibariyle elde ettiği gerçek, onun tekamülü seviyesiyle mütenasip olur.