Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Oğullarının arkasından gelen kül sarısı saçlı, ufak tefek, çelimsiz kızı farkedince tacir ansızın sustu. Kız ona bakınca, iri, çimen yeşili, yanıp sönen iki yıldızcık gördü. Kız fırlayıp koştu, tiz sesiyle insanın içine işleyen çığlıklar attı. "Geralt!" "Buldun beni! Biliyordum! Her zaman bildim! Beni bulacağını biliyordum!" "Ciri!" "Buldun beni! Ah, Geralt! Bekleyip durdum! Çok uzun sürdü... Ama artık birlikteyiz, değil mi? Ayrılmayacağız, değil mi? Söylesene Geralt! Sonsuza kadar beraberiz artık! Söyle!" "Sonsuza kadar, Ciri!" "Senin kaderin miyim ben? Söyle! Kaderin miyim senin?" "Sen biraz fazlasısın, Ciri! Biraz fazlası!"
' - Kız... Sıdıka, noolmuş bi resmini yırttıysak... Yavrusunu tren çiğnemiş sığır gibi acıklı acıklı bakmasana... Düğündeyiz şurda... Düğünlerde, oğlan anaları gelinlik kız bakar... Şu halinle seni kim beğenicek, canlı dur biraz... Kalk hadi, bir iki oyna, el filan çırp... '
Sayfa 121 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Zaman. Törpüleyici. Biriktirici. Azdırıcı. Öfkeleri, tortuları, kiri pası, sabrı, korkuları, sevgiyi. Bir tünel. Karanlık. Vagonların tekdüze gürültüsü artmış. Uzun. Uzun ve siyah ve hızlı. Derken, aniden, bembeyaz doğaya çıkış. Buz tutmuş cama hohlayıp vadiye bakardı. Ortasından akan köpüklü suya. Hep buradan başlıyor geçmiş. öncesi silik, parça
Sayfa 37 - SeyahatKitabı okudu
Bu cümleleri sarf ederken başını cevirip camdan gökyüzüne doğru bakan yazarın topladığı saçlarının yamacına yerleşmiş bir kelebek gördüm. Kelebek bir iki kez kanat çırpıp beyaz lülelerin arasına iyice gizlendi. Duyduğuma bu sefer emin olduğum çırpınışlar ağzımda kekremsi bir tat bırakmıştı. Neyse ki yazar bu sesleri artık duyuyor gibi görünmüyordu. Yüzünde biraz olsun ferahlamış bir ifadeyle sokağa iyice aydınlatan sokak lambalarının ışıltısını izliyordu.
Destek YayınlarıKitabı okudu
İSTANBUL ŞİİRİ İstanbul'un üstüne güneş doğdu Salih Reis'in Deniz Kızı çatanası Yemiş'ten Sarayburnu'na kadar Yakamozlu bir kuşak çekti sulara Salih Reis'in Deniz Kızı çatanası Sabahçı bir horozla bir oldu da Gazhaneden önce Uzun uzun öttü İstanbul'da Suların şıpırtısı bir yana Dal sesi kanat sesi bir yana
Sayfa 118 - Aşağı Yukarı, Birinci Basım: 1952, İstanbul, Yeditepe YayınlarıKitabı okudu
KAN DAVASI Pınarcık köyünden Çapurun Recep bir gün karar verdi birden sattı sardı elindeki dokuz tarlanın beşini kız gibi bi traktör çekti altına şehirden. al bir ata biner gibi kuruldu traktöre
Reklam
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Geceyi Aclun’da müfrezeyle geçirdik. Ertesi gün beni, kendi askerimle, (35 er kalmıştı) Dokare köyü istikametinde keşfe çıkardı. Bu taraftaki aşiretlerin de halini anlamak istiyordu. Aclun Boğazı’nı geçtik. Dokare köyüne akşama doğru gel­dik. Bu taraf biraz dağlık olduğu için bize serin geliyordu. Şeyhin evine indim. Akşama doğru şeyh kahve
Kapının önünde üç dört çocuk durmuştu. Kazağımı giyer giymez köylüler sırayla içeriye girmeye başladılar. Bu kadar insan nerden gelmişti? Köyün bütün insanları şu kapının yan tarafinda mı bekliyordu? Kapının sağına soluna oturdular. Çocuklar öndeydi, arkalarında genç kızlar ve kadınlar durmuş ses çıkarmadan bana bakıyorlardı. Bunca kalabalığa
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.