"Hep içyüzüne bakmalı", derdin. Orada bir insan denizi bulacağımdan söz ederdin, hafta sonları Sakarya'da kimi zaman Gökkuşağı'nda, ayaküstü döner ekmek, kitapçılar, ilk romanlarını kendisi pazarlamak zorunda kalan acemi yazarlar, ilk heyecanlar, ilk düşler, gülüşmeler...
Kocalarımız bugün mevcut, hepsi de yaşıyor, fakat kimdir? Adı nedir, nerededir ve nasıldır? Bunları hiç bilmiyoruz, sonra bir gün bu hiç bilmediğimiz, hatta hiç görmediğimiz adamı, hayatımızı geri alınması mümkün olmayan bir şekilde kendisine teslim ettiğimiz gün göreceğiz... Beğenecek miyiz, hoşumuza gidecek mi? Yoksa nefret mi edeceğiz? Bunu kim bilir? İlk günler yenilik ve ilk heyecanlar arasında belki biraz memnun oluruz ve bu gaflet devresini nikâhın kerametine verirler. Ve hemen mutlu olduğumuza karar verilir. Çok geçmeden arada önüne geçilemez huyların çatışması ve çarpışması, benliklerin, bencilliklerin davası çıkar...
Sayfa 39 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir gün apansız kader çizgilerimizin birleştiği yere geldik. Önceleri ürkek ve çekingendin. Hâlâ o manasız oyunun etkilerinden kurtulamamıştın. Hâlâ aynalarda uyuyor, aynalarda uyanıyordun. Ve sana bakan bütün gözler birer küçük aynaydı. Sahte ve yalan kişiler hâlâ seni de kendileri gibi olmaya zorluyorlardı. Denizimin ilk dalgaları okyanusunun dalgalarına karıştığı zaman; bu misli görülmemiş kavuşma sende heyecanlar yarattı. Bir süre apansız buluşuvermenin o ilk şaşkınlığı içinde bocaladın durdun. Oysa dalgalarımız çoktan birbirine karışmıştı. Çoktan birleşmişti kader çizgilerimiz. Artık aynı çizgi üzerinde yürüyecektik seninle. Çevremizdeki noktalar birer birer yok olmaya mahkûmdular. Varsın gemileri sularımızdan geçsin. Dilediğimiz anda hepsini bir anda kahredecek kadar güçlüyüz ya! Varsın kirli vücutları kıyılarımızda yıkansın. Seninle hepsini affedecek kadar iyiyiz ya! Hiçbir şey bizi ayıramaz artık. Buhar haline gelsek bile aşkımız gökyüzünde bulut bulut devam edecek ve yine bir gün yeryüzüne denizler gibi dönecek.
Sayfa 246Kitabı okudu
İlk ürkek ziyaretler, ilk yarım konuşmalar, yarım gülümsemeler, yarı şaşkınlıklar, hüzünler, heyecanlar ve nihayet o soluk kesen mutluluk... Nereye uçup gitmişti bütün bunlar?
“Önce biraz ağladılar ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır.” – Dostoyevski Karanlık bir odaya girdiğimizde gözümüz bu ışıksızlığa uyum sağlar. Ağır kokulu bir ortama koku alma duyumuz kısa sürede alışır. Mutluluğumuz da acılarımız da tıpkı bu duyularımız gibi bir zaman sonra ortamımıza uyum sağlar. Ne aşkımız ilk günlerdeki heyecanı taşır ne de acılarımız. Geçmez dediklerimiz geçer, bitmez dediğimiz heyecanlar biter.
Aile öyle bir mengenedir ki biri omuzlarımızdan yakaladığı günden itibaren onun pençesinden kurtulmak artık mezara kadar imkânsız olur. Mezara kadar, anlıyor musun? Bu tazyik bizi incitir mi diyeceksin? Hayır! Tamamiyle aksine. O kadar geniş bir teslimiyet içinde, bu makinenin kolları arasında yaşarız ki.. Adeta, kendi kendimizi evlendikten sonra
Sayfa 40
Reklam
348 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.