İçinde yaşadığımız toplumu tümüyle beğenmemek, onu temelinden eleştirmek çok yaygın bir toplumsal davranış değildir. Hepimiz, zaman zaman, istediğimiz hayalı gerçekleşlirememiş olmaktan şikayet ederiz. Pahalılıktan, bazı düzensizliklerden, devlet ile olan ilişkilerimizde işlerimizin gerekliği kadar hızlı yürümemesinden, hatta, daha genel olarak, toplumun içindeki yerimizin bize gereken imkanları tanımadığından şekvacı oluruz. Çevre şartlarının baskısıyla paralel şekilde artan bu şikayetler, bazen acı, fakat genellikle dağınık, şekillenmemiş protestolardır. Toplum hayatının tabii bir özelliği olan bu serzenişler nadiren toplum mekanizmasının temelden bozuk olduğu şeklinde bir inanca ve bir toplum kritiğine dönüşür. Toplumu bir bütün olarak görüp de onu bir bütün olarak değerlendiren ve tümüyle yenileştirmek isteyen kişi, hele çözüm yollarını da, gene nisbeten tutarlı bir bütün olarak sunan kimse -bugünkü sosyolojinin teknik tabiriyle ütopyacı- müstesna bir insan tipidir. Bu şekildeki yönelim ve davranışlar olağan insan davranışından sayılmayacaklarına göre, karşımıza çıktıkları zaman bir izah gerektirirler.
Toplum, yalan ve yanılsamalara dayanan bir kadercilik,kötümserlik, zorbalık ve şiddet, bir salgın gibi yayılan suçlar, çevre kirlenmesi ve savaşlar içinde bir cehennemi yaşamaya başlamıştır. Bu cehennemin karşısına konulan cennet ise, kadın pazarı, arsız para, değersiz ilişkiler, macera, bir aldanmaya dayanan hayal oyunları,kısaca kötülük olarak ne varsa, hepsi bir başka cehennem olarak insanları düşük ve düşkün bir yaşama sürükler olmuştur.
Sayfa 138Kitabı okudu
Reklam
Dini ilkeler kuşkusuz bir temele dayanmaz ve asla yaşa bağlı değildir. Tanrı düşüncesi ve din ilkeleri kesinlikle doğuştan kazanılmaz. İnsan bunları düşünce halinde taşı­yarak ve sahip olarak doğmaz. Sonradan, aile, toplum ve genel çevre bunları kendisine aşılar.
İnsan neden savunduğu parti veya liderdeki tutarsızlıkları görmezden gelir?
Siyasi bir partinin ya da liderin savunuculuğunu yapan bir yetişkin, bir süre sonra savunmakta olduğu argümanlarda çeşitli tutarsızlıklar sezdiğinde dahi (en azından ilk aşamada) neden bunları görmezden gelir? 1. Yanılgıyı Kabul Etmenin Zorluğu: - Yanılgıyı kabul etmek, bireyin kendi değer ve inanç sistemine karşı çıkması anlamına gelir. Bu
Sayfa 157Kitabı okudu
Yarınlarda ki, Karamsarlık...
Kimse, ozon tabakasındaki deliğin, sera etkisinin ve henüz öngörülemeyen diğer çevre sorunlarının nereye varaca­ğını bilmiyor. Ve, nükleer silahlara sahip ülke sayısındaki artıştan da görüleceği gibi, yeni teknolojinin diktatörlerin veya sorumsuz Üçüncü Dünya ülkelerinin eline geçmesinin önüne geçilemiyor. Irak ya da Kuzey Kore'nin genetik mühendisliği ile neler yapa­bileceğini düşünmek ister misiniz?
Sayfa 78 - Kaos Yayınları, 2. Baskı: Mayıs 2013, İstanbulKitabı okudu
Çünkü her insan kendi çevresindeki beş insanın toplamıdır. İnsanı ne yazık ki içinde bulunduğu çevre şekillendirmektedir.
Reklam
410 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.