Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslam dünyası saplantılı ve dar görüşlü insanlardan oluşmamaktadır ve Kemalizm'e yakın önemli düşünürleri de vardır.
islam dünyası saplantılı ve dar görüşlü insanlardan oluşmamaktadır ve kemalizm' e yakın düşünürleri de vardır.
Reklam
Mustafa Kemal, yeni devleti kurarken, o dönemde varolan üçlü bölge dengesini iyi hesap etmek zorunda idi. Bir tarafta, emperyalist batı devleti, diğer tarafta sosyalist sistemi kurmuş olan Sovyetler Birliği ve de diğer tarafta. İslam ülkelerinden oluşan bir ortak din dünyası olmak üzere Anadolu ve Rumeli coğrafyası, jeopolitik olarak üçlü bir gerçekliğin ortasında yer alıyordu. Kurulacak olan devlet ya üç bolktan birisine yakın olacaktı ya da kendi başına yeni blok oluşturacaktı. O dönemde yeni kurulan bir devletin, eski bir imparatorluğun çöküntüsü üzerine yeniden oluşturulması mümkün olmadığından Kemalist yönetim İslam dünyasını ve sosyalist dünyayı dışlayarak, o dönemde en büyük uygarlığını temsil eden batıyı kendisine hedef olarak seçti. Ne var ki batı yeni devleti kendi içine eşit koşullarda bir üye olarak istemiyordu. Tıpkı diğer Asya ve Afrika ülkelerinde olduğu gibi, bir bölgeye de sömürgeci bir zihniyet altında yaklaşıyorlardı.
Sayfa 53 - Atatürkçü Düşünce Derneği YayınlarıKitabı okudu
İslam dünyası saplantılı ve dar görüşlü insanlardan oluşmamaktadır ve Kemalizm 'e yakın önemli düşünürleri de vardır.
Lübnan'da iki eğilim görülür. Fransız himayesi yanlısı Hristiyanlar Sevr imzalandığında "200 yıllık Doğu sorunu sona erdi" ve "Osmanlı İmparatorluğu doğurduğu en küçük devlet olan Yunanistan'ın kontroluna girdi" diye seviniyorlardı. Hatta "Nihayet barbar Turanlıdan ebediyen kurtulduk" diyen de vardı Büyük
Sayfa 211 - Boyut YayınlarıKitabı okudu
19. yüzyıldaki Avrupa Merkezli dünya düzeni İslam toplumlarını ikilem karşısında bıraktı: - Sömürgecilerin güdümünde çağdaşlaşma ya da çağdaşlaşmayı red edip içe kapanma; - Kendi girişimiyle çağdaşlaşıp, sömürgeleşmeye bilinçle direnme. Yüz yıl kadar süren bu çözülme ve çözüm arayışı 1918'de tamamlanmış, bütün İslam toplumlarının sömürgeleşmesiyle sona ermiştir. Bütün kusurlarına ve eksikliklerine rağmen Osmanlı Devleti, Islam toplumlarıı içinde çağdaşlaşma akımına en büyük ivmeyi vererek, başarıya ulaşamasa da, sorumluluğunun gereğini yerine getirmiştir. Bu yolu benimseyip benimsememekte çeşitli Müslüman toplumlar kendi soyo-ekonomik yapılarına uygun düşen yolu seçeceklerdi. Aslında bir yol ayırımı daha 19. yüzyılın ortalarında belirmişti. Türkiye'deki çizginin Atatürk'e ve Cumhuriyet'e varması ne kadar doğal idiyse, örneğin Araplardaki çizginin de bugünkü durumlarına varması o kadar doğaldı. Dolayısıyla taraflar arasında tartışmalarda Kemalizm'in ölçü birimi olarak alınması da çok doğaldır; zira Tanzimat'la atılan tohumun, Osmanlı yönetim anlayışı ve yapısına uygun olarak bu sonucu vermesi kaçınılmazdı. Mustafa Kemal'in zafer günlerinde (1920 - 1923), İslam kahramanı (Gazi) ve Halifelik önerilmeye layık bir kişi sayılırken, sonra en şiddetli sıfatlarla yerilmesi, ölümünde ise yine İslamın kahramanları arasında anılması, hep bu duygusal yaklaşımların sonucu olmuştur.
Sayfa 8 - Boyut YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İslam dünyası saplantılı ve dar görüşlü insanlardan oluşmamaktadır ve Kemalizm'e yakın önemli görüşleri de vardır.
Sayfa 14 - Kronik Kitap
1970'de general Yahya Han, Atatürk için, "Ülkemizin lideri olarak kabul etmekteyiz" demekteydi.
Sayfa 66
69 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.